İnsanlığı Sorguluyorum Çünkü:
Çürümüş zihniyetlerin kokuşmuş uygulamalarına başkaldırmadığı için, büyük tarih ırmağının, kötülük denizine akmasına “dur” diyemediği için, devrimcilerin, krallardan çaldıkları yetkileri, halkın özgürlük anayasasına koyamadığı için, İdeallerini kalbine halı gibi dokuyanları, zindanlara kapattıkları için, zaman dışı bir ütopyanın, sonsuz adalet anlayışından beslenmeyi reddettikleri ve bu ütopyayı, öncesiz ve sonrasız mitolojik bir hayalden ayıran akılcı bir dünya görüşüne sahip olamadıkları için, dün ile yarın arasına sıkıştırılamayacak denli geniş zamanlar hedefleyemedikleri için, cesaretin; sevgi, aşk ve minnetsizlikten doğacağını bir türlü algılayamadıkları için, aklın tarlasını nadasa bıraktıkları ve bu tarlaya kutsallığın felsefesinin ekilmesine izin verdikleri ve de bu şekilde aklı, toplumsal gerilikler hapishanesi çevirip; yüreği, medeni cesaretler ülkesi olmaktan çıkardıkları için,Kendileri gibi olmayı reddedip, anılarını geçmiş zaman antreposuna hapsetmeyip, sanatsal ürünlerle yaşatmaya çalışanlara; düşündüklerini kalp atölyesinde vicdanının rengine boyayıp, yeryüzüne bırakanlara, nefessiz bırakılmış ütopyaların ciğerine hiç durmadan oksijen taşıyanlara, insanlık damarında akan mavi ve kırmızı ütopyaların pıhtılaşmasına izin vermeyen ve sıcak bir kan gibi halk denizine taşıyanlara; aşka akıcılık ve gerçeklik hissi veren sevda zengini insanlara ve daha pek çok güzel ve iyi şeye düşman ya da ayak bağı oldukları için...
İnsanlığı Sorguluyorum Çünkü:
Çürümüş zihniyetlerin kokuşmuş uygulamalarına başkaldırmadığı için, büyük tarih ırmağının, kötülük denizine akmasına “dur” diyemediği için, devrimcilerin, krallardan çaldıkları yetkileri, halkın özgürlük anayasasına koyamadığı için, İdeallerini kalbine halı gibi dokuyanları, zindanlara kapattıkları için, zaman dışı bir ütopyanın, sonsuz adalet anlayışından beslenmeyi reddettikleri ve bu ütopyayı, öncesiz ve sonrasız mitolojik bir hayalden ayıran akılcı bir dünya görüşüne sahip olamadıkları için, dün ile yarın arasına sıkıştırılamayacak denli geniş zamanlar hedefleyemedikleri için, cesaretin; sevgi, aşk ve minnetsizlikten doğacağını bir türlü algılayamadıkları için, aklın tarlasını nadasa bıraktıkları ve bu tarlaya kutsallığın felsefesinin ekilmesine izin verdikleri ve de bu şekilde aklı, toplumsal gerilikler hapishanesi çevirip; yüreği, medeni cesaretler ülkesi olmaktan çıkardıkları için,Kendileri gibi olmayı reddedip, anılarını geçmiş zaman antreposuna hapsetmeyip, sanatsal ürünlerle yaşatmaya çalışanlara; düşündüklerini kalp atölyesinde vicdanının rengine boyayıp, yeryüzüne bırakanlara, nefessiz bırakılmış ütopyaların ciğerine hiç durmadan oksijen taşıyanlara, insanlık damarında akan mavi ve kırmızı ütopyaların pıhtılaşmasına izin vermeyen ve sıcak bir kan gibi halk denizine taşıyanlara; aşka akıcılık ve gerçeklik hissi veren sevda zengini insanlara ve daha pek çok güzel ve iyi şeye düşman ya da ayak bağı oldukları için...