İnsanları ölümü isteme noktasına getiren şey, salt iç sorunlar, irade zayıflığı ve kişilik bozukluğu mudur? Bu vahim noktanın dış etkenleri yok mudur? Öfkeyle, kabalıkla, yobazlıkla daralttığımız yaşama alanının ağır havası ve egemen siyasal anlayışın, insanın değerini sıfıra indirgeyici anlayışı hiç mi suçlu değildir? İnsanın iç sorunları diyebileceğimiz duygusal ya da felsefi sorunlar ne kadar o kişinin tekil sorunu olarak algılanabilir, anlaşılabilir? Kişinin o noktaya gelmesi de yeni genel anlayışın ve kültürün bir sonucu değil midir? Tanrısızlaştırılarak, katilleştirilenlerin kimi başkalarını, kimi de mahçup katil olarak kendilerini öldürme yoluna gitmiyorlar mı? "Bir katil için kutsal şey yoktur" diyor Gyula Herhadi. Elinden kutsalları alınan insanların ellerine silah tutuşturup ya da masum nesneleri silahlaştırıp tutuşturan ve cinayetler işlenmesine zemin hazırlayan, dünyaya egemen, ülkeye egemen çok tanrılı tanrısız ideoloji midir? -Mürsel Sönmez-
İnsanları ölümü isteme noktasına getiren şey, salt iç sorunlar, irade zayıflığı ve kişilik bozukluğu mudur? Bu vahim noktanın dış etkenleri yok mudur? Öfkeyle, kabalıkla, yobazlıkla daralttığımız yaşama alanının ağır havası ve egemen siyasal anlayışın, insanın değerini sıfıra indirgeyici anlayışı hiç mi suçlu değildir? İnsanın iç sorunları diyebileceğimiz duygusal ya da felsefi sorunlar ne kadar o kişinin tekil sorunu olarak algılanabilir, anlaşılabilir? Kişinin o noktaya gelmesi de yeni genel anlayışın ve kültürün bir sonucu değil midir? Tanrısızlaştırılarak, katilleştirilenlerin kimi başkalarını, kimi de mahçup katil olarak kendilerini öldürme yoluna gitmiyorlar mı? "Bir katil için kutsal şey yoktur" diyor Gyula Herhadi. Elinden kutsalları alınan insanların ellerine silah tutuşturup ya da masum nesneleri silahlaştırıp tutuşturan ve cinayetler işlenmesine zemin hazırlayan, dünyaya egemen, ülkeye egemen çok tanrılı tanrısız ideoloji midir? -Mürsel Sönmez-