Elimizde cinsiyetçiliği, ırkçı kuşatmayı sorgulayan önemli bir kitap var. Kitabın yazarı Angela Davis, ABD'de ırk ayrımcılığına ve kadına, özellikle siyah kadınlara dönük ayrımcılığa karşı mücadelenin öncülerinden biridir. Angela Davis'in ırk ayrımcılığı kadınlar ve toplumsal eşitsizliği sorgulayan çalışmasında, insanın insan üzerindeki baskı ve sömürüsünün en incelikli oyunlarını geliştirmiş bu utanmazlığın, bilimsel sosyolojinin "toplumsal düzen" olarak tanımlayamıyacağı bu"toplumsal kaos"un, oluşum ve sürekliliği için temel dayanak edindiği ayrımcılık yaratma hünerlerinden ikisini, ırk ve cins ayrımcılığını inceliyor.
Doğuşuyla birlikte yasada, zihniyette ve güncel yaşam pratiğinde beyaz, erkek, ve mülk sahibi olanların egemenliği, baskı ve boyunduruğunda biçimlenen ABD toplumunda, ekonominin, sosyal yaşamın, değerler sisteminin belirleyiciliğinden dıştalanan kadınların, siyahların, göçmenlerin, mülksüzleştirilmiş işçi ve emekçilerin beyaz sömürücü sınıfın sıradan nesneleri haline dönüştürülmesini, beyaz egemenlerin kaypak, ikiyüzlü yönsemeleriyle yaşamlarının, değer yargılarının, gelecek umutlarının altüst edilişini, hükmediciliğin etkisinde özgül iradelerinin yokediliş sürecini aktarıyor.
Elimizde cinsiyetçiliği, ırkçı kuşatmayı sorgulayan önemli bir kitap var. Kitabın yazarı Angela Davis, ABD'de ırk ayrımcılığına ve kadına, özellikle siyah kadınlara dönük ayrımcılığa karşı mücadelenin öncülerinden biridir. Angela Davis'in ırk ayrımcılığı kadınlar ve toplumsal eşitsizliği sorgulayan çalışmasında, insanın insan üzerindeki baskı ve sömürüsünün en incelikli oyunlarını geliştirmiş bu utanmazlığın, bilimsel sosyolojinin "toplumsal düzen" olarak tanımlayamıyacağı bu"toplumsal kaos"un, oluşum ve sürekliliği için temel dayanak edindiği ayrımcılık yaratma hünerlerinden ikisini, ırk ve cins ayrımcılığını inceliyor.
Doğuşuyla birlikte yasada, zihniyette ve güncel yaşam pratiğinde beyaz, erkek, ve mülk sahibi olanların egemenliği, baskı ve boyunduruğunda biçimlenen ABD toplumunda, ekonominin, sosyal yaşamın, değerler sisteminin belirleyiciliğinden dıştalanan kadınların, siyahların, göçmenlerin, mülksüzleştirilmiş işçi ve emekçilerin beyaz sömürücü sınıfın sıradan nesneleri haline dönüştürülmesini, beyaz egemenlerin kaypak, ikiyüzlü yönsemeleriyle yaşamlarının, değer yargılarının, gelecek umutlarının altüst edilişini, hükmediciliğin etkisinde özgül iradelerinin yokediliş sürecini aktarıyor.