Yaklaşık son iki yüz yıldır, en azından yazılı literatürün önemli bir kısmında, İslâm hayata yön veren bir inanış biçimi olmaktan ziyade söze konu teşkil eden bir tarihsel gerçeklik şeklinde algılanır olmuştur. Elbette, İslâm'ın söze konu teşkil etmesi, yadırganacak bir husus değildir. Zira geleneksel dönemde de İslâm, nüzûlü süreciyle eş zamanlı biçimde söze konu olagelmiştir.
Bu kitap, çağdaşlaşmaya dair konuları, dönemin İslâm âlimlerinin, sınırlandırma gayretleri sürecindeki konumlarını açık bir şekilde ortaya koymaktadır. İslâm dünyasının çağdaşlaşması serüveninin, kitabın okunmasından sonra zihinlerde daha da net biçimde canlanacağını umut ediyoruz.
Yaklaşık son iki yüz yıldır, en azından yazılı literatürün önemli bir kısmında, İslâm hayata yön veren bir inanış biçimi olmaktan ziyade söze konu teşkil eden bir tarihsel gerçeklik şeklinde algılanır olmuştur. Elbette, İslâm'ın söze konu teşkil etmesi, yadırganacak bir husus değildir. Zira geleneksel dönemde de İslâm, nüzûlü süreciyle eş zamanlı biçimde söze konu olagelmiştir.
Bu kitap, çağdaşlaşmaya dair konuları, dönemin İslâm âlimlerinin, sınırlandırma gayretleri sürecindeki konumlarını açık bir şekilde ortaya koymaktadır. İslâm dünyasının çağdaşlaşması serüveninin, kitabın okunmasından sonra zihinlerde daha da net biçimde canlanacağını umut ediyoruz.