Din ve vicdan hürriyeti kavram olarak yeni ise de ihtiva ettiği anlam çerçevesindeki arayış oldukça eskilere uzanır. Bir toplum ya da bölgede hakim bulunan din veya mezhep dışında farklı tercihlerde bulunan insanlara karşı çeşitli saiklerle gerek devlet gerekse fertler düzeyindeki olumlu ya da olumsuz tavırlar önemini ve hassasiyetini sürekli olarak korumuştur. Günümüzde de farklı ülkelere göre değişik ölçülerde aktüalitesini muhafaza eden bir problem olarak karşımızda durmaktadır.
İnsanın sosyal bir canlı olarak toplum halinde yaşama zorunluluğu, din duygusunun fıtrî bir gerçeklik olarak insanla beraber bulunması, insanın akıl ve irade sahibi bir varlık oluşu sebebiyle kendi tercihinden sorumlu olması doğal olarak farklı dine mensup toplumları, bir toplum içinde farklı dine inanmış insanları, bunlar arasında da o dinin normlarının farklı yorumlarından çeşitli ekolleri/akımları (mezhep, tarikat) ortaya çıkarmıştır. Din ve vicdan hürriyeti bu doğal farklılık içinde ortak bir noktada buluşma ihtiyacından doğmuştur.
Kur'ân-ı Kerîm'in inanç özgürlüğü alanında getirmiş olduğu değerler, buna bağlı olarak Hz. Peygamber'in diğer inanç sahiplerine gösterdiği hürriyetçi tavır ve bu iki kaynağa bağlı olarak müslüman toplumlarda oluşmuş ve zengin tarihi tecrübe bu alandaki tartışmalara katkı sağlayacak niteliktedir. Bu çalışma ifade edilen çerçeveyi aşmayacak şekilde bir fikir edinme ihtiyacından doğmuştur.
Din ve vicdan hürriyeti kavram olarak yeni ise de ihtiva ettiği anlam çerçevesindeki arayış oldukça eskilere uzanır. Bir toplum ya da bölgede hakim bulunan din veya mezhep dışında farklı tercihlerde bulunan insanlara karşı çeşitli saiklerle gerek devlet gerekse fertler düzeyindeki olumlu ya da olumsuz tavırlar önemini ve hassasiyetini sürekli olarak korumuştur. Günümüzde de farklı ülkelere göre değişik ölçülerde aktüalitesini muhafaza eden bir problem olarak karşımızda durmaktadır.
İnsanın sosyal bir canlı olarak toplum halinde yaşama zorunluluğu, din duygusunun fıtrî bir gerçeklik olarak insanla beraber bulunması, insanın akıl ve irade sahibi bir varlık oluşu sebebiyle kendi tercihinden sorumlu olması doğal olarak farklı dine mensup toplumları, bir toplum içinde farklı dine inanmış insanları, bunlar arasında da o dinin normlarının farklı yorumlarından çeşitli ekolleri/akımları (mezhep, tarikat) ortaya çıkarmıştır. Din ve vicdan hürriyeti bu doğal farklılık içinde ortak bir noktada buluşma ihtiyacından doğmuştur.
Kur'ân-ı Kerîm'in inanç özgürlüğü alanında getirmiş olduğu değerler, buna bağlı olarak Hz. Peygamber'in diğer inanç sahiplerine gösterdiği hürriyetçi tavır ve bu iki kaynağa bağlı olarak müslüman toplumlarda oluşmuş ve zengin tarihi tecrübe bu alandaki tartışmalara katkı sağlayacak niteliktedir. Bu çalışma ifade edilen çerçeveyi aşmayacak şekilde bir fikir edinme ihtiyacından doğmuştur.