Selahattin Eyyubi, Haçlı Seferleri'nin Doğu'yu kasıp kavurduğu yılların tartışmasız en ünlü kişiliklerinden biridir. Fikirleriyle ve yaptıklarıyla olduğu kadar, sergilediği tavırlarıyla da sıra dışı bir kişilik olarak her zaman yazarların ilgisini çekmiş ve o dönem hakkında yazılan nice öyküde birbirinden farklı yönleri ortaya konulmaya çalışılmıştır. Batılı yazarlar, İslam uygarlığının uzun zaman sonra yeniden bir devlete dönüşebilmesini sağlayan bu kişiliğin çeşitli yönlerini övmüşlerdir.
Bu eser, dönemin Batı dünyasındaki şövalyelik kavramının, yani “haklı ve ilahi bir amaç uğruna çarpışan onurlu ve erdemli savaşçılar” öğretisinin incelenmesine ve yorumlanmasına dayanmaktadır. Haçlı Seferleri boyunca ve sonrasında, şövalyelik söyleminin erdemleri dönemin bir ana teması olarak pohpohlanmış ve Batı kültürü dışında bile pek çok kültür için geçerli kabul edilmiştir. Bu savaşçıların gerçekte ortaya koydukları tavrın aslında nasıl olduğunun, kâğıt üzerindeki törelerine ve düsturlarına uyup uymadıklarının ve onur ya da şeref gibi konularda verdikleri sözlerini tutup tutmadıklarının tartışılması, özellikle Batılı yazarlar için pek de alışılmış bir tarz değildir.
Selahattin Eyyubi, Haçlı Seferleri'nin Doğu'yu kasıp kavurduğu yılların tartışmasız en ünlü kişiliklerinden biridir. Fikirleriyle ve yaptıklarıyla olduğu kadar, sergilediği tavırlarıyla da sıra dışı bir kişilik olarak her zaman yazarların ilgisini çekmiş ve o dönem hakkında yazılan nice öyküde birbirinden farklı yönleri ortaya konulmaya çalışılmıştır. Batılı yazarlar, İslam uygarlığının uzun zaman sonra yeniden bir devlete dönüşebilmesini sağlayan bu kişiliğin çeşitli yönlerini övmüşlerdir.
Bu eser, dönemin Batı dünyasındaki şövalyelik kavramının, yani “haklı ve ilahi bir amaç uğruna çarpışan onurlu ve erdemli savaşçılar” öğretisinin incelenmesine ve yorumlanmasına dayanmaktadır. Haçlı Seferleri boyunca ve sonrasında, şövalyelik söyleminin erdemleri dönemin bir ana teması olarak pohpohlanmış ve Batı kültürü dışında bile pek çok kültür için geçerli kabul edilmiştir. Bu savaşçıların gerçekte ortaya koydukları tavrın aslında nasıl olduğunun, kâğıt üzerindeki törelerine ve düsturlarına uyup uymadıklarının ve onur ya da şeref gibi konularda verdikleri sözlerini tutup tutmadıklarının tartışılması, özellikle Batılı yazarlar için pek de alışılmış bir tarz değildir.