Kaptan-ı Derya Sinan Paşa 1693 yılı Eylül ayında Sicilya sularında seyrederken Sicilya'nın İspanyol kral naibine şu mektubu yazıyordu: 'İyiliksever İsa'nın müminleri arasında kral naibi seçilen Devletli ve Haşmetli Efendim.... Bu mektubu, orada yaşayan zavallı bir kadının, annemin varlığından sizi haberdar etmek için yazıyorum. Yaşamının son günlerinde bu kadıncağızı görmek istiyorum. Umarım bu mektubu alınca annemi bir tekneye bindirerek gönderirsiniz, onu görmekten başka kötü bir niyetim yok. Onu gördükten sonra, geçenlerde kardeşimi gönderdiğinizde yaptığım gibi, geri gönderirim....' İspanya ile Türkiye'nin yüzyıllardır süregelen inişli çıkışlı ilişkilerinden yalnızca bir ânı yakalıyor bu mektup. Akdeniz'in iki ucundaki bu iki ülke, Kanuni Sultan Süleyman ve V. Carlos döneminden, Türkiye'nin Avrupa Topluluğu'na katılmaya hazırlandığı bugünlere kadar askeri ve diplomatik temas halindeydiler. Cervantes'te ve Yahya Kemal'de görüldüğü gibi iki ülkenin edebiyatına da yansıyan bu ilişki, İstanbul'daki Cervantes Enstitüsü'nün düzenlediği bir sempozyumda çeşitli bildirilerle dile getirildi. Kitapta yer alan makaleler İspanya ve Osmanlı İmparatorluğu'nun rekabetinden başlıyor, iki ülkenin 20. yüzyılda Frankizm ve Kemalizm tecrübelerini de anlattıktan sonra Avrupa Birliği'ne katılım süreçlerini inceliyor. İki ülkenin şimdiye kadar pek az araştırmanın konusu olmuş benzerlikleri ve farklılıkları, bize zengin bir dünyanın kapılarını açıyor.
Kaptan-ı Derya Sinan Paşa 1693 yılı Eylül ayında Sicilya sularında seyrederken Sicilya'nın İspanyol kral naibine şu mektubu yazıyordu: 'İyiliksever İsa'nın müminleri arasında kral naibi seçilen Devletli ve Haşmetli Efendim.... Bu mektubu, orada yaşayan zavallı bir kadının, annemin varlığından sizi haberdar etmek için yazıyorum. Yaşamının son günlerinde bu kadıncağızı görmek istiyorum. Umarım bu mektubu alınca annemi bir tekneye bindirerek gönderirsiniz, onu görmekten başka kötü bir niyetim yok. Onu gördükten sonra, geçenlerde kardeşimi gönderdiğinizde yaptığım gibi, geri gönderirim....' İspanya ile Türkiye'nin yüzyıllardır süregelen inişli çıkışlı ilişkilerinden yalnızca bir ânı yakalıyor bu mektup. Akdeniz'in iki ucundaki bu iki ülke, Kanuni Sultan Süleyman ve V. Carlos döneminden, Türkiye'nin Avrupa Topluluğu'na katılmaya hazırlandığı bugünlere kadar askeri ve diplomatik temas halindeydiler. Cervantes'te ve Yahya Kemal'de görüldüğü gibi iki ülkenin edebiyatına da yansıyan bu ilişki, İstanbul'daki Cervantes Enstitüsü'nün düzenlediği bir sempozyumda çeşitli bildirilerle dile getirildi. Kitapta yer alan makaleler İspanya ve Osmanlı İmparatorluğu'nun rekabetinden başlıyor, iki ülkenin 20. yüzyılda Frankizm ve Kemalizm tecrübelerini de anlattıktan sonra Avrupa Birliği'ne katılım süreçlerini inceliyor. İki ülkenin şimdiye kadar pek az araştırmanın konusu olmuş benzerlikleri ve farklılıkları, bize zengin bir dünyanın kapılarını açıyor.