Yaşadığımız şehrin hikayesi, Osmanlı öncesi ve sonrası yüzyıllarda geçirdiği büyük değişim, birçok tarihçinin yorucu ve yoğun araştırmalarla aydınlatmaya çalıştığı konulardandır. İstanbul üzerine hem batı dillerinde, özellikle Grekçe, Fransızca ,İngilizce, Almanca,ve Rusça'da biriken literatürün Türkçe'ye doğru bir şekilde, lüzumlu tenkit ve tashihlerle aktarılması büyük önem arz ettiği gibi; hem de doğu kaynaklardaki literatürün temiz ve kullanıma uygun bir hale getirilerek aktarılması elzem olmuştur.
Osmanlı beyefendilerinden alim, kalemi kuvvetli bir araştırmacı olan İhtifalci Ziya bey (d.1930) adım adım dolaştığı bu şehirde Bizans dönemi saray kalıntılarından ayazmalara, Osmanlı dönemi yıkık mescit ve tekkelerden mezar taşlarına varıncaya kadar her şeyi incelemiş, yıllar süren araştırmaları neticesinde, nihayet İstanbul ve Boğaziçi: Bizans ve Osmanlı Medeniyetlerinin Asar-ı Bakıyesi adlı eseri vücuda getirmiştir.
Eser sadece o dönemde çekilen fotoğraf ve yazılardan ibaret değildir. Haritalar, müellifin kendi çizdiği eskizler, resimler, diğer dillerden çevrilmiş önemli ifadeler ve tarihlendirmeler ile cidden zengin bir kaynak haline gelmiştir.
Yaşadığımız şehrin hikayesi, Osmanlı öncesi ve sonrası yüzyıllarda geçirdiği büyük değişim, birçok tarihçinin yorucu ve yoğun araştırmalarla aydınlatmaya çalıştığı konulardandır. İstanbul üzerine hem batı dillerinde, özellikle Grekçe, Fransızca ,İngilizce, Almanca,ve Rusça'da biriken literatürün Türkçe'ye doğru bir şekilde, lüzumlu tenkit ve tashihlerle aktarılması büyük önem arz ettiği gibi; hem de doğu kaynaklardaki literatürün temiz ve kullanıma uygun bir hale getirilerek aktarılması elzem olmuştur.
Osmanlı beyefendilerinden alim, kalemi kuvvetli bir araştırmacı olan İhtifalci Ziya bey (d.1930) adım adım dolaştığı bu şehirde Bizans dönemi saray kalıntılarından ayazmalara, Osmanlı dönemi yıkık mescit ve tekkelerden mezar taşlarına varıncaya kadar her şeyi incelemiş, yıllar süren araştırmaları neticesinde, nihayet İstanbul ve Boğaziçi: Bizans ve Osmanlı Medeniyetlerinin Asar-ı Bakıyesi adlı eseri vücuda getirmiştir.
Eser sadece o dönemde çekilen fotoğraf ve yazılardan ibaret değildir. Haritalar, müellifin kendi çizdiği eskizler, resimler, diğer dillerden çevrilmiş önemli ifadeler ve tarihlendirmeler ile cidden zengin bir kaynak haline gelmiştir.