Bir katil peşinizdeyse ve amacı sizi öldürmek değilse sizden ne istediğini nasıl bulabilirsiniz? Her türlü şifreyi vermeye gönüllü ama asla size doğrudan ne olduğunu söylemeyen ve aynı zamanda sizden büyülenen bir katil…
Bir katilin sizi öldürmek istemesi mi yoksa ömür boyu sizinle olmak istemesi mi daha korkunç olurdu?
Ağzıma giren sulara rağmen boğazım kurumuş ve birbirine yapışmıştı. Artık başım dönüyordu, bayılacakmışım gibi hissediyordum ve çırpınmayı bırakmıştım. Tam bu sırada boğazımı sıkan el göğsüme doğru indi ve yakamdan tutup beni yukarı çekti. Ağzımdaki suları tükürdüm ve deli gibi nefes almaya çalışırken aynı zamanda öksürüyordum. Nefesimin yerine gelmesi en az üç dakika sürdü. Arada öğürüyordum ve kusmamak için kendimi sıkıyordum.
Adam alnıma yapışan saçlarımı geriye itti. Ona nihayet bakabilmiştim, gözleri kıpkırmızı olmuştu ve maskenin ardından anlayabildiğim kadarıyla kaşları çatıktı.
“Beni öldürmek için buraya kadar getirmene gerek yoktu, odamda da bunu halledebilirdin.”
“Özür dilerim.” Sesi titriyordu ve ağlamaklı bir hal almıştı. Bu beni daha çok korkutuyordu. Bir katilin ağlaması, beni her seferinde gülmesinden daha çok korkutmuştu.
“Senin beyninden korkuyorum.” deyiverdim.
Kıpkırmızı gözlerini bana dikti. “İnsanlar bunu hep yaşar. Kimse canavarlara inanmaz ama herkes geceleri onlardan korkar. Peki ya senin, Pollyanna. Senin canavarın kim?”
Bir katil peşinizdeyse ve amacı sizi öldürmek değilse sizden ne istediğini nasıl bulabilirsiniz? Her türlü şifreyi vermeye gönüllü ama asla size doğrudan ne olduğunu söylemeyen ve aynı zamanda sizden büyülenen bir katil…
Bir katilin sizi öldürmek istemesi mi yoksa ömür boyu sizinle olmak istemesi mi daha korkunç olurdu?
Ağzıma giren sulara rağmen boğazım kurumuş ve birbirine yapışmıştı. Artık başım dönüyordu, bayılacakmışım gibi hissediyordum ve çırpınmayı bırakmıştım. Tam bu sırada boğazımı sıkan el göğsüme doğru indi ve yakamdan tutup beni yukarı çekti. Ağzımdaki suları tükürdüm ve deli gibi nefes almaya çalışırken aynı zamanda öksürüyordum. Nefesimin yerine gelmesi en az üç dakika sürdü. Arada öğürüyordum ve kusmamak için kendimi sıkıyordum.
Adam alnıma yapışan saçlarımı geriye itti. Ona nihayet bakabilmiştim, gözleri kıpkırmızı olmuştu ve maskenin ardından anlayabildiğim kadarıyla kaşları çatıktı.
“Beni öldürmek için buraya kadar getirmene gerek yoktu, odamda da bunu halledebilirdin.”
“Özür dilerim.” Sesi titriyordu ve ağlamaklı bir hal almıştı. Bu beni daha çok korkutuyordu. Bir katilin ağlaması, beni her seferinde gülmesinden daha çok korkutmuştu.
“Senin beyninden korkuyorum.” deyiverdim.
Kıpkırmızı gözlerini bana dikti. “İnsanlar bunu hep yaşar. Kimse canavarlara inanmaz ama herkes geceleri onlardan korkar. Peki ya senin, Pollyanna. Senin canavarın kim?”