Kader meselesi, tarihin en eski devirlerinden itibaren konuşulagelen bir konudur. İnsanın fiillerinde hür olup olmadığı hususu çeşitli devirlerde konuşulmuş, üzerinde çeşitli tartışmalar yapılmıştır. Mesela, Eflatun, Aristo bu konuda söz söyleyen filozoflardandır.
Peygamberimizin vefatından sonra ise bu konu daha farklı boyutlarda tartışılmış, Cebriye, Mu'tezile gibi bid'at mezhepleri ortaya çıkmış; bunların aşırı görüşleri üzerine Ehl-i Sünnet yolu zuhur etmiştir. Ancak Ehl-i Sünnetin Maturidi ve Eş'ari gibi kelam alimleri, kader konusunu sadece yüksek kesimin anlayacağı şekilde izah edebilmişlerdir, hatta bu konunun içerisinden çıkamamışlardır.
İşte elinizdeki eser, kader konusunu halkın dahi son derece rahat anlayabileceği şekilde ele alan bir özelliğe sahiptir. Günümüz Türkçesiyle ve açıklamalı olmasının, onun bu özelliğini birkaç kat daha artırdığında ise şüphe yoktur.
Kader meselesi, tarihin en eski devirlerinden itibaren konuşulagelen bir konudur. İnsanın fiillerinde hür olup olmadığı hususu çeşitli devirlerde konuşulmuş, üzerinde çeşitli tartışmalar yapılmıştır. Mesela, Eflatun, Aristo bu konuda söz söyleyen filozoflardandır.
Peygamberimizin vefatından sonra ise bu konu daha farklı boyutlarda tartışılmış, Cebriye, Mu'tezile gibi bid'at mezhepleri ortaya çıkmış; bunların aşırı görüşleri üzerine Ehl-i Sünnet yolu zuhur etmiştir. Ancak Ehl-i Sünnetin Maturidi ve Eş'ari gibi kelam alimleri, kader konusunu sadece yüksek kesimin anlayacağı şekilde izah edebilmişlerdir, hatta bu konunun içerisinden çıkamamışlardır.
İşte elinizdeki eser, kader konusunu halkın dahi son derece rahat anlayabileceği şekilde ele alan bir özelliğe sahiptir. Günümüz Türkçesiyle ve açıklamalı olmasının, onun bu özelliğini birkaç kat daha artırdığında ise şüphe yoktur.