“Dünya mevsimsiz ve toleranssızken, bu kadınlar varlıklarını sürdürebilmek için taşın sonsuzluğuna sığındılar. Mermerin şeklini aldıkları anda, yaşamlarında büyük dönemece girdiler. Öteki insanlardan uzağa düştüler, değişimlerini zarafetle taşıyarak sürüldüler, kaçtılar, kayboldular, gene de kendilerini buldular. Mermerin içerisinde öyle saydam ve kırılgan görünüyorlardı ki… Işığın izini sürer gibi, diğer tarafın görünürlüğü sayesinde yönlerini buldular.”
Başka evrenler bazen uzay boşluğunun uzak köşelerinde, bazen de bahçedeki bir köknarın gövdesindedir. Nesibe Çakır elimizden tutup bizi işte o başka evrenlere götürüyor. Hayal gücümüzle, kitaplara olan sevgimizle, bitkileri tanımamızla, denizlere açılma arzumuzla geçebileceğimiz kapılardan bahsediyor. Bizi bu kapılara inandırıyor. Ki ütopya biraz da kapılarla ilgili değil midir?
“Dünya mevsimsiz ve toleranssızken, bu kadınlar varlıklarını sürdürebilmek için taşın sonsuzluğuna sığındılar. Mermerin şeklini aldıkları anda, yaşamlarında büyük dönemece girdiler. Öteki insanlardan uzağa düştüler, değişimlerini zarafetle taşıyarak sürüldüler, kaçtılar, kayboldular, gene de kendilerini buldular. Mermerin içerisinde öyle saydam ve kırılgan görünüyorlardı ki… Işığın izini sürer gibi, diğer tarafın görünürlüğü sayesinde yönlerini buldular.”
Başka evrenler bazen uzay boşluğunun uzak köşelerinde, bazen de bahçedeki bir köknarın gövdesindedir. Nesibe Çakır elimizden tutup bizi işte o başka evrenlere götürüyor. Hayal gücümüzle, kitaplara olan sevgimizle, bitkileri tanımamızla, denizlere açılma arzumuzla geçebileceğimiz kapılardan bahsediyor. Bizi bu kapılara inandırıyor. Ki ütopya biraz da kapılarla ilgili değil midir?