Çoğumuz Mevlana, Yunus Emre gibi âşıkları bilir, onların eserlerini okuruz. Buna rağmen nedense ilahi aşkı bir tek onlara yakıştırırız. Doğru mudur acaba bu? İlahi aşka ermek sanıldığı kadar zor mudur? Yunus Emre, Mevlana gibi âşıklar, böylesi bir aşka eriyorsa, bu seçildikleri için midir? Yoksa kalplerinin güzelliklerinden midir? Tüm dünya bu insanların eserlerini okurken neden aşka eremiyor ve onların bahsettiği kalp sesini duyamıyor? En önemlisi de bahsettikleri “Kalp” ten haberdar mıyız ve onun gücünün farkında mıyız? Çünkü hemen hemen hepimiz: “Kalbinin sesini dinle, kalbine güven, kalbin sana doğru yolu gösterecektir, içinde bir hazine var…” gibi söylemlerde bulunuruz. Hatta filmlerde bunları duyar, kitaplarda da okuruz. Ama kimse çıkıp da bu kalp sesinin nasıl bir şey olduğunu tanımlamaz. Kalbin, doğru yolu nasıl gösterdiğini anlatmaz. Neden aklımıza değil de kalbimize uymamız gerektiğini açıklamaz. Ama kimse de bunları söylemekten vazgeçmez. Hatta çoğumuz ruh, zekâ, akıl, mantık nedir bilmeyiz. Sadece yaşarız, kendimizi tanımadan, neden yaşadığımızı bilmeden… Üstelik kalbin kavrayış gücüne azıcık sahipsek buna hemen isim koyar; “Altıncı hissim kuvvetlidir.” deriz ya da bunun gibi yalan yanlış nice tanımlamalar yaparız.
Bu mistik roman anlaşılacağı gibi insan aklının, zekâsının yanı sıra, tanımı yapılamayan “Kalp”i anlatmaktadır ve onun gücünü ortaya koymaktadır. Ama daha da önemlisi bunun kaynağının ne olduğunu açıklamaktadır. Üstelik inancın, aşkın birilerinin tekelinde olmadığını; genç, yaşlı gibi bir ayrım yapmadığını da göstermektedir. Ve tabii bir gün hepimizin başına gelecek ölümün de korkulacak bir şey olmadığını, aksine masalımsı bir yaşamdan gerçek yaşama geçiş olduğunu vurgulamaktadır.Kahramanımız ise böyle bir yaşayışta hepimiz gibi masaldan gerçeğe öyküsünü yazmakta ve o öyküyü âşıklara layık bir şekilde tamamlamaktadır.
“Bazen sonu yokmuş gibi görünen yollar vardır insan hayatında. Ama önü açık görünen birçok yoldan çok daha aydınlık ve sonu en çabuk gelen yollar olabilir bunlar. Yeter ki o yola tertemiz bir kalple girilmiş olsun. Çünkü her kalp, her şey gibi Yaradan'a bağlıdır ve temiz kalpler o gücü, o bilgiyi yine Yaradan'dan alır.”
Çoğumuz Mevlana, Yunus Emre gibi âşıkları bilir, onların eserlerini okuruz. Buna rağmen nedense ilahi aşkı bir tek onlara yakıştırırız. Doğru mudur acaba bu? İlahi aşka ermek sanıldığı kadar zor mudur? Yunus Emre, Mevlana gibi âşıklar, böylesi bir aşka eriyorsa, bu seçildikleri için midir? Yoksa kalplerinin güzelliklerinden midir? Tüm dünya bu insanların eserlerini okurken neden aşka eremiyor ve onların bahsettiği kalp sesini duyamıyor? En önemlisi de bahsettikleri “Kalp” ten haberdar mıyız ve onun gücünün farkında mıyız? Çünkü hemen hemen hepimiz: “Kalbinin sesini dinle, kalbine güven, kalbin sana doğru yolu gösterecektir, içinde bir hazine var…” gibi söylemlerde bulunuruz. Hatta filmlerde bunları duyar, kitaplarda da okuruz. Ama kimse çıkıp da bu kalp sesinin nasıl bir şey olduğunu tanımlamaz. Kalbin, doğru yolu nasıl gösterdiğini anlatmaz. Neden aklımıza değil de kalbimize uymamız gerektiğini açıklamaz. Ama kimse de bunları söylemekten vazgeçmez. Hatta çoğumuz ruh, zekâ, akıl, mantık nedir bilmeyiz. Sadece yaşarız, kendimizi tanımadan, neden yaşadığımızı bilmeden… Üstelik kalbin kavrayış gücüne azıcık sahipsek buna hemen isim koyar; “Altıncı hissim kuvvetlidir.” deriz ya da bunun gibi yalan yanlış nice tanımlamalar yaparız.
Bu mistik roman anlaşılacağı gibi insan aklının, zekâsının yanı sıra, tanımı yapılamayan “Kalp”i anlatmaktadır ve onun gücünü ortaya koymaktadır. Ama daha da önemlisi bunun kaynağının ne olduğunu açıklamaktadır. Üstelik inancın, aşkın birilerinin tekelinde olmadığını; genç, yaşlı gibi bir ayrım yapmadığını da göstermektedir. Ve tabii bir gün hepimizin başına gelecek ölümün de korkulacak bir şey olmadığını, aksine masalımsı bir yaşamdan gerçek yaşama geçiş olduğunu vurgulamaktadır.Kahramanımız ise böyle bir yaşayışta hepimiz gibi masaldan gerçeğe öyküsünü yazmakta ve o öyküyü âşıklara layık bir şekilde tamamlamaktadır.
“Bazen sonu yokmuş gibi görünen yollar vardır insan hayatında. Ama önü açık görünen birçok yoldan çok daha aydınlık ve sonu en çabuk gelen yollar olabilir bunlar. Yeter ki o yola tertemiz bir kalple girilmiş olsun. Çünkü her kalp, her şey gibi Yaradan'a bağlıdır ve temiz kalpler o gücü, o bilgiyi yine Yaradan'dan alır.”