Kalple Karışık Yağmurlu

Stok Kodu:
9786051485225
Boyut:
14.00x21.00
Sayfa Sayısı:
210
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2015-03
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
%30 indirimli
16,67
11,67
9786051485225
394442
Kalple Karışık Yağmurlu
Kalple Karışık Yağmurlu
11.67

Her gün olduğu gibi o gün de gözlerimi bulanık şekilde açtım görülesi duruluktaki, ağlanası sululuktaki dünyaya. Her gün olduğundan farklı şekilde bulutlar yağdırmadı nurunu, güneş aydınlatmadı gözümü, tabiat denen hatun ne zaman tuttu ki sözünü? Melek kadın saklandı, göstermedi yüzünü, geceden biriktirdiği bir kova hüznü üzerime döktü. Bazen olmaz mı öyle? Ölümüne dolup taşar da ayakta kalmaz mı gözler? Dile gelir de yorulmadan dinlenmek ister ve soluklanıp susmaz mı sözler? Süzüle süzüle değil de gizli saklı dökülmez mi yaşlar?

Gözlerimi ovuşturmama bile izin vermeden 'gel' dediler. “Nereye?” dedim, söylemediler. Tutup kolumdan ucu boş olan, seneye giyilesi ayakkabılarımın içindeki küçücük ayaklarımı sürüye sürüye götürdüler. Vardığımızda boyu yüksek insanların arasındaki en alçak gönüllü ve en alçak boylu olan ben, ne yapabileceğim konusunda akılsız, bana ne olacağı konusunda fikirsiz, duygularımın her biri bertaraf olmuş şekilde tarifsiz beklerken olacaklardan habersiz “Bak!” dediler, “Artık büyü, artık yalnızsın, artık korkmalısın, artık yarımsın.” “Ne diyorsunuz?” dedim, saklanmışcasına maskeli, duyguluymuşcasına oyunlu kalabalığa. Çekildiler kenara, açtılar yolumu ve adımladım görmek istemediğim yolun sonunu. Sonunu bilmediğin bir yola girmenin bedeli kaybolmaktır. Maalesef ki bu bedeli ben sekiz yaşında ödemeye başladım.

Kaybolmamın üzerinden on beş yıl geçmişti, yaram derin, etraf sessiz ve kalbim hala kimsesizdi. Düşler ülkesinin tek düşsüz düşkünü, yolunu kaybetmiş seyyahların en şaşkını olan ben, birden düşünebileceğimden fazla düş kurmaya başladım. Sebep mi? Sebep, içinde gizli bir bahar saklayan saklı bir güz, gökkuşağından çalıntı, gökyüzünden alıntı bir çift yeşil göz, uyukladığında başını yaslayabileceğin bir diz, bir dolu tatlı söz.

Her gün olduğu gibi o gün de gözlerimi bulanık şekilde açtım görülesi duruluktaki, ağlanası sululuktaki dünyaya. Her gün olduğundan farklı şekilde bulutlar yağdırmadı nurunu, güneş aydınlatmadı gözümü, tabiat denen hatun ne zaman tuttu ki sözünü? Melek kadın saklandı, göstermedi yüzünü, geceden biriktirdiği bir kova hüznü üzerime döktü. Bazen olmaz mı öyle? Ölümüne dolup taşar da ayakta kalmaz mı gözler? Dile gelir de yorulmadan dinlenmek ister ve soluklanıp susmaz mı sözler? Süzüle süzüle değil de gizli saklı dökülmez mi yaşlar?

Gözlerimi ovuşturmama bile izin vermeden 'gel' dediler. “Nereye?” dedim, söylemediler. Tutup kolumdan ucu boş olan, seneye giyilesi ayakkabılarımın içindeki küçücük ayaklarımı sürüye sürüye götürdüler. Vardığımızda boyu yüksek insanların arasındaki en alçak gönüllü ve en alçak boylu olan ben, ne yapabileceğim konusunda akılsız, bana ne olacağı konusunda fikirsiz, duygularımın her biri bertaraf olmuş şekilde tarifsiz beklerken olacaklardan habersiz “Bak!” dediler, “Artık büyü, artık yalnızsın, artık korkmalısın, artık yarımsın.” “Ne diyorsunuz?” dedim, saklanmışcasına maskeli, duyguluymuşcasına oyunlu kalabalığa. Çekildiler kenara, açtılar yolumu ve adımladım görmek istemediğim yolun sonunu. Sonunu bilmediğin bir yola girmenin bedeli kaybolmaktır. Maalesef ki bu bedeli ben sekiz yaşında ödemeye başladım.

Kaybolmamın üzerinden on beş yıl geçmişti, yaram derin, etraf sessiz ve kalbim hala kimsesizdi. Düşler ülkesinin tek düşsüz düşkünü, yolunu kaybetmiş seyyahların en şaşkını olan ben, birden düşünebileceğimden fazla düş kurmaya başladım. Sebep mi? Sebep, içinde gizli bir bahar saklayan saklı bir güz, gökkuşağından çalıntı, gökyüzünden alıntı bir çift yeşil göz, uyukladığında başını yaslayabileceğin bir diz, bir dolu tatlı söz.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat