Araştırmacı Nazife Şişman'nın sosyolog Fatma Karabıyık Barbarosoğlu ile, son yirmi yıldır Türkiye'de en çok tartışılan "Kamusal Alanda Başörtülüler" kavramı etrafında yaptığı röportajlardan oluşan eserde, herkesin bir taraftan baktığı olaylara sağlam bir duruşla her taraftan bakılarak keskin eleştiriler yapılıyor; kalıcı ve yerli çözümler öneriliyor. Kamusal alan yasakları, Cumhuriyet'in kuruluş refleksinden kaynaklanıyor; laikçi/dinci kutuplaşmasından besleniyo. Laikçi zihniyetin asıl itirazı, kamusl alanda eşitlenmeye.Bu itiraz, başörtülüler aleyhine sınıfsal ve estetik bir baskıya da dönüşüyor. Siyasilerin eşlerine, şıklık/rüküşlük notları veriliyor. Tüm bunların körüklediği kimlik krizi, başörtülüleri kararsız ve güvensiz bir duruş sahibi kılıyor. Ve bu duruş başörtülüleri, marjinallik ile "herkesleşme" arasında bir seçime zorluyor.Başörtüsünün bir "sorun", bir "mağduriyet" olarak kodlanması, başörtülü genç kızları, yasaklar üzerinden bir kimlik kurgulamalarına neden oluyor. Barbarosoğlu'na göre bu durum, adeta, "eylemsizlikten kariyer yapmak".Bunlar kesin eleştiriler. Ama ciddi bir tahlile dayanan eleştiri, çözümsüzlük demek değil. Kitap kendi çözüm önerisini de ortaya koyuyor: Bu soruna ancak "buradan" bakarak bir çözüm bulunabilir. Avrupa tecrübesi ya da Amerika'nın çoğulcu politikası, bizim yaramıza merhem olamaz. Zaten kendilerine bile merhem olduğu şüpheli. Çözüm, ithal edebileceğimiz bir şey değil.Ve kitap, "buradan" çözüme katkı olma iddiasında.
Araştırmacı Nazife Şişman'nın sosyolog Fatma Karabıyık Barbarosoğlu ile, son yirmi yıldır Türkiye'de en çok tartışılan "Kamusal Alanda Başörtülüler" kavramı etrafında yaptığı röportajlardan oluşan eserde, herkesin bir taraftan baktığı olaylara sağlam bir duruşla her taraftan bakılarak keskin eleştiriler yapılıyor; kalıcı ve yerli çözümler öneriliyor. Kamusal alan yasakları, Cumhuriyet'in kuruluş refleksinden kaynaklanıyor; laikçi/dinci kutuplaşmasından besleniyo. Laikçi zihniyetin asıl itirazı, kamusl alanda eşitlenmeye.Bu itiraz, başörtülüler aleyhine sınıfsal ve estetik bir baskıya da dönüşüyor. Siyasilerin eşlerine, şıklık/rüküşlük notları veriliyor. Tüm bunların körüklediği kimlik krizi, başörtülüleri kararsız ve güvensiz bir duruş sahibi kılıyor. Ve bu duruş başörtülüleri, marjinallik ile "herkesleşme" arasında bir seçime zorluyor.Başörtüsünün bir "sorun", bir "mağduriyet" olarak kodlanması, başörtülü genç kızları, yasaklar üzerinden bir kimlik kurgulamalarına neden oluyor. Barbarosoğlu'na göre bu durum, adeta, "eylemsizlikten kariyer yapmak".Bunlar kesin eleştiriler. Ama ciddi bir tahlile dayanan eleştiri, çözümsüzlük demek değil. Kitap kendi çözüm önerisini de ortaya koyuyor: Bu soruna ancak "buradan" bakarak bir çözüm bulunabilir. Avrupa tecrübesi ya da Amerika'nın çoğulcu politikası, bizim yaramıza merhem olamaz. Zaten kendilerine bile merhem olduğu şüpheli. Çözüm, ithal edebileceğimiz bir şey değil.Ve kitap, "buradan" çözüme katkı olma iddiasında.