Kamusal Alanda Kameralı Gözetlemenin Suçun Önlenmesindeki Etkisi ve Elde Edilen Delillerin Hukuka Uygunluğu Sorunu İstanbul Ceza Hukuku ve Kriminoloji Arşivi
Kameralı gözetleme (surveillance), önleyici kolluk faaliyeti çerçevesinde durumsal suç önlemede kullanılan önemli araçlardan biridir. Bununla birlikte, bireyin temel hak ve özgürlüklerine yapabileceği müdahale bakımından hararetli tartışmalara neden olmaktadır. Bu tartışmaların bir sonucu olarak, dünya genelinde kameralı gözetleme sistemlerinin şeffaflığı, hesap verilebilirliği, kurulum amacına hizmet etmesi ve özgürlükleri ihlale yönelmemesini sağlamak amacıyla önemli yasal düzenlemeler yapılmaktadır. Türkiye'de ise genellikle MOBESE olarak bilinen kameralı gözetleme faaliyetini düzenleyen herhangi bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Buna rağmen kameralarla kamuya açık alanlarda bireylerin izlendiği, kaydedildiği ve bu kayıtların saklandığı bilinmektedir. Söz konusu kameralar, sadece Devlet tarafından değil; üçüncü kişiler tarafından da kullanılmaktadır. Ayrıca bir suç olayının aydınlatılması sürecinde günümüzde ilk akla gelen delil de kamera görüntüsü olmaktadır. İşte, bir taraftan güvenliğin sağlanması; diğer taraftan ise özel hayatın korunması ve elde edilen görüntülerin delil olarak kullanılması sürecinde kameraların hukuki rejiminin belirlenmesi bir zorunluluk haline gelmiştir. Çalışmada, kamusal alanda kamera kullanımının usul ve esaslarını düzenleyen açık, belirli ve denetlenebilir özel bir kanuni düzenleme ihtiyacının gerekliliği ortaya koyulmakta, yapılacak kanuni düzenlemede göz önünde tutulması gereken hususlarda önerilerde bulunulmaktadır.
Kameralı gözetleme (surveillance), önleyici kolluk faaliyeti çerçevesinde durumsal suç önlemede kullanılan önemli araçlardan biridir. Bununla birlikte, bireyin temel hak ve özgürlüklerine yapabileceği müdahale bakımından hararetli tartışmalara neden olmaktadır. Bu tartışmaların bir sonucu olarak, dünya genelinde kameralı gözetleme sistemlerinin şeffaflığı, hesap verilebilirliği, kurulum amacına hizmet etmesi ve özgürlükleri ihlale yönelmemesini sağlamak amacıyla önemli yasal düzenlemeler yapılmaktadır. Türkiye'de ise genellikle MOBESE olarak bilinen kameralı gözetleme faaliyetini düzenleyen herhangi bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Buna rağmen kameralarla kamuya açık alanlarda bireylerin izlendiği, kaydedildiği ve bu kayıtların saklandığı bilinmektedir. Söz konusu kameralar, sadece Devlet tarafından değil; üçüncü kişiler tarafından da kullanılmaktadır. Ayrıca bir suç olayının aydınlatılması sürecinde günümüzde ilk akla gelen delil de kamera görüntüsü olmaktadır. İşte, bir taraftan güvenliğin sağlanması; diğer taraftan ise özel hayatın korunması ve elde edilen görüntülerin delil olarak kullanılması sürecinde kameraların hukuki rejiminin belirlenmesi bir zorunluluk haline gelmiştir. Çalışmada, kamusal alanda kamera kullanımının usul ve esaslarını düzenleyen açık, belirli ve denetlenebilir özel bir kanuni düzenleme ihtiyacının gerekliliği ortaya koyulmakta, yapılacak kanuni düzenlemede göz önünde tutulması gereken hususlarda önerilerde bulunulmaktadır.