Babası çocuğun minik elini tuttu. Sahil boyu yürüdüler. Bir gölge gibiydi çocuk. Güneş ortalığı yakıp kavururken baba terlemiyordu. Ölümün soğukluğu bütün bedenine nüfuz etmişti. Yorgundu. Hayatının en yorgun günlerinden birini yaşıyordu ama tuhaf duygular içindeydi. Karısını kanser illetine vermişti. Kendini zar zor toplamışken şimdi de canından değerli oğlu annesi gibi kanserdi ve olacağı ameliyat oldukça riskliydi. Yürüdüler. Yürüdüler. Güneş tepede, denizde martılar çırpınıyorlar, vapurlar denizi yarıyor, yolunu buluyordu. Bir baba, bir oğul, bir de gökyüzü vardı. Her şey bu kadardı. Hayat bir çocuğu yaşama inandırmak kadar aptalcaydı. Tanrı, gökyüzü, martılar, vapurlar ve telaşlı insanlar, telaşlı kentler dolup taşıyordu. Ölüm yok, gökyüzü var, umut var, Tanrı var...
Babası çocuğun minik elini tuttu. Sahil boyu yürüdüler. Bir gölge gibiydi çocuk. Güneş ortalığı yakıp kavururken baba terlemiyordu. Ölümün soğukluğu bütün bedenine nüfuz etmişti. Yorgundu. Hayatının en yorgun günlerinden birini yaşıyordu ama tuhaf duygular içindeydi. Karısını kanser illetine vermişti. Kendini zar zor toplamışken şimdi de canından değerli oğlu annesi gibi kanserdi ve olacağı ameliyat oldukça riskliydi. Yürüdüler. Yürüdüler. Güneş tepede, denizde martılar çırpınıyorlar, vapurlar denizi yarıyor, yolunu buluyordu. Bir baba, bir oğul, bir de gökyüzü vardı. Her şey bu kadardı. Hayat bir çocuğu yaşama inandırmak kadar aptalcaydı. Tanrı, gökyüzü, martılar, vapurlar ve telaşlı insanlar, telaşlı kentler dolup taşıyordu. Ölüm yok, gökyüzü var, umut var, Tanrı var...