Napolyon'un "politika kaderimizdir" sözünden hareket edilerek, insanlık tarihine bakıldığında, gerçekten de politikanın insanlık tarihini belirleyici bir niteliğe sahip olduğu görülür. Bunun teorik arka planına, yani siyaset üzerine düşünceler tarihine bir göz atıldığında da aynı durumla karşılaşılır ve Batı felsefe tarihinin başlangıç noktası sayılan Yunan düşüncesinin, M. Ö. 5. yüzyılda siyaset üzerine yoğunlaşmasından günümüze kadar, filozofların da siyasete ilgisiz kalmadıkları anlaşılır. Siyasete ilgisi olan bu düşünürlerden biri de çağdaş Alman filozof Karl Jaspers'tir. Karl Jaspers, 20. yüzyıla damgasını vuran, özellikle edebi sanat eserleriyle ününü bütün dünyaya yaymayı başarmış bir felsefi anlayış olan egzistansiyalizmin sayılı temsilcilerinden biridir. Jaspers'in "felsefe yolda olmaktır" özdeyişinin kendi hayatında da bir anlam kazandığını görmekteyiz. Çünkü tıpla başladığı mesleki hayatında, psikiyatriden psikolojiye, psikolojiden felsefeye geçiş yapmıştır. Zaten o, geleneksel felsefenin didaktik tarzının öncelediği bilimsel anlayışı öne çıkaran veya meşrulaştıran yaklaşımı yeterli bulmaz.
Napolyon'un "politika kaderimizdir" sözünden hareket edilerek, insanlık tarihine bakıldığında, gerçekten de politikanın insanlık tarihini belirleyici bir niteliğe sahip olduğu görülür. Bunun teorik arka planına, yani siyaset üzerine düşünceler tarihine bir göz atıldığında da aynı durumla karşılaşılır ve Batı felsefe tarihinin başlangıç noktası sayılan Yunan düşüncesinin, M. Ö. 5. yüzyılda siyaset üzerine yoğunlaşmasından günümüze kadar, filozofların da siyasete ilgisiz kalmadıkları anlaşılır. Siyasete ilgisi olan bu düşünürlerden biri de çağdaş Alman filozof Karl Jaspers'tir. Karl Jaspers, 20. yüzyıla damgasını vuran, özellikle edebi sanat eserleriyle ününü bütün dünyaya yaymayı başarmış bir felsefi anlayış olan egzistansiyalizmin sayılı temsilcilerinden biridir. Jaspers'in "felsefe yolda olmaktır" özdeyişinin kendi hayatında da bir anlam kazandığını görmekteyiz. Çünkü tıpla başladığı mesleki hayatında, psikiyatriden psikolojiye, psikolojiden felsefeye geçiş yapmıştır. Zaten o, geleneksel felsefenin didaktik tarzının öncelediği bilimsel anlayışı öne çıkaran veya meşrulaştıran yaklaşımı yeterli bulmaz.