Karşıdevrim ve İsyan, geçen 30 yılda birkaç kuşağa yaşatılacak bu kapsamlı karşıdevrimin erken ve yetkin bir anlatısı ve tahlilinden ibaret değil; bu sürece karşı direniş ve siyanın dinamiklerini keşfetme kaygısı da taşıyor. Bu kaygıdan hareketle Marcuse, "Yeni Sol"un kendinden sonra mücadele alanını devralma potansiyeline sahip "yeni toplumsal hareketler"e açık olması gerektiğini savunuyor. Kitabın "Doğa ve Devrim" bölümünde Kadın Kurtuluş Hareketi, Çevreci Hareket, Siyah Hareket ve Barış Hareketi üzerine yazarın geliştirdiği "sol" tezler, günümüz için de açıklayıcı ve yol gösterici özelliklerini koruyor.
"Sanat ve Devrim" bölümünde girşitği estetik tartışma içinde Marcuse, solun muhafazakarlaşmasını ve "gelenekselleşmesi"ni karşı devrimin kendisi kadar önemli bir tehlike olarak görüyor ve eleştiriyor. Bu tehlikenin en bariz sembolleri olarak gördüğü Sovyetik proleter kültürü ve Lukasçı klasizme karşı "Gerçeküstücü Manifesto" ve Brecht tiyatrosundan protest-rock müziğe ve Allen Ginsberg şiirine açılan bir radikal kanalı savunuyor.
Yalnızca '68 rüzgarıyla şahlanan solun nasıl çökertildiğini merak edenler değil, "dizlerimiz üzerinde yaşadığımız yeter" diyerek ayakları üzerinde yeniden doğrulma arayışı içindeki her kuşaktan solcu bir kitabı okumalı; çünkü yaşadığımız sürecin kökleri, Marcuse'ün habercisi olduğu kapsamlı karşıdevrimde gömülü.
Karşıdevrim ve İsyan, geçen 30 yılda birkaç kuşağa yaşatılacak bu kapsamlı karşıdevrimin erken ve yetkin bir anlatısı ve tahlilinden ibaret değil; bu sürece karşı direniş ve siyanın dinamiklerini keşfetme kaygısı da taşıyor. Bu kaygıdan hareketle Marcuse, "Yeni Sol"un kendinden sonra mücadele alanını devralma potansiyeline sahip "yeni toplumsal hareketler"e açık olması gerektiğini savunuyor. Kitabın "Doğa ve Devrim" bölümünde Kadın Kurtuluş Hareketi, Çevreci Hareket, Siyah Hareket ve Barış Hareketi üzerine yazarın geliştirdiği "sol" tezler, günümüz için de açıklayıcı ve yol gösterici özelliklerini koruyor.
"Sanat ve Devrim" bölümünde girşitği estetik tartışma içinde Marcuse, solun muhafazakarlaşmasını ve "gelenekselleşmesi"ni karşı devrimin kendisi kadar önemli bir tehlike olarak görüyor ve eleştiriyor. Bu tehlikenin en bariz sembolleri olarak gördüğü Sovyetik proleter kültürü ve Lukasçı klasizme karşı "Gerçeküstücü Manifesto" ve Brecht tiyatrosundan protest-rock müziğe ve Allen Ginsberg şiirine açılan bir radikal kanalı savunuyor.
Yalnızca '68 rüzgarıyla şahlanan solun nasıl çökertildiğini merak edenler değil, "dizlerimiz üzerinde yaşadığımız yeter" diyerek ayakları üzerinde yeniden doğrulma arayışı içindeki her kuşaktan solcu bir kitabı okumalı; çünkü yaşadığımız sürecin kökleri, Marcuse'ün habercisi olduğu kapsamlı karşıdevrimde gömülü.