Biz inanıyoruz ki; insanların yüzde doksanının geri kalan yüzde onuna ekonomik, sosyal, kültürel ve psikolojik anlamda köle kılındığı; bütün işlerin yüzde on azınlığın lehine, geri kalanların aleyhine işlediği; ahlaksızlığın bilinçaltımıza kovalanması gereken bir hedef, özenilmesi beklenen bir tavır; ahlâkîliğin ve anlamlılığın ise ruhsal bir bozukluk, geri kafalılık olarak dikte edildiği; eğitim sistemlerinin, bölük pörçük hedefler eşliğinde, itaatkar, düşünmekten korkan, tek tip, ‘başarılı olursa' sisteme ‘çark hizmeti' veren, ‘başarısız olursa' sistemce dışlanan ve ‘atık' muamelesine maruz bırakılmış bireyler, ‘bireyciler' yetiştirmekten gayrı hiçbir amaç gütmediği; zihinlere ‘Tükettikçe özgürleş, özgürleştikçe tüket!' sloganının, insanın yaşamaktan yegane ve nihai gayesinin tüketmek olduğu fikrinin; ilmek ilmek, reklam reklam, film film dokunduğu; onur, şeref, haysiyet, şahsiyet, ünsiyet, hürriyet, ahlak, vicdan, sorumluluk, şuur, irade, fikir, değer, ilkelilik, anlamlılık gibi kavramların artık neredeyse hiçbir şey ifade etmediği; ‘kadının özgürlüğü' naralarıyla kadının cinsel obje olarak yansıtılmakla gurur duyacak hâle getirildiği; tabiatın ‘çöplük' ve ‘ham madde deposu' olarak görüldüğü, küstürüldüğü ve de kusturulduğu; her geçen gün tükenen, el birliğiyle sonunu hızlandırdığımız, acı çeken, can çekişen dünyanın içinde bulunduğu bu halden çıkışına olumlu, anlamlı ve gerçekçi bir destek sağlayabilecek tek sistem, doğru anlaşılması, doğru anlatılması ve sözlerden çok davranışlarla (temsilen) yansıtılması halinde, öteki adı “Evrensel Değerler Sistemi” olan İslam'ın rehberliğinde oluşturulabilecektir.
Biz inanıyoruz ki; insanların yüzde doksanının geri kalan yüzde onuna ekonomik, sosyal, kültürel ve psikolojik anlamda köle kılındığı; bütün işlerin yüzde on azınlığın lehine, geri kalanların aleyhine işlediği; ahlaksızlığın bilinçaltımıza kovalanması gereken bir hedef, özenilmesi beklenen bir tavır; ahlâkîliğin ve anlamlılığın ise ruhsal bir bozukluk, geri kafalılık olarak dikte edildiği; eğitim sistemlerinin, bölük pörçük hedefler eşliğinde, itaatkar, düşünmekten korkan, tek tip, ‘başarılı olursa' sisteme ‘çark hizmeti' veren, ‘başarısız olursa' sistemce dışlanan ve ‘atık' muamelesine maruz bırakılmış bireyler, ‘bireyciler' yetiştirmekten gayrı hiçbir amaç gütmediği; zihinlere ‘Tükettikçe özgürleş, özgürleştikçe tüket!' sloganının, insanın yaşamaktan yegane ve nihai gayesinin tüketmek olduğu fikrinin; ilmek ilmek, reklam reklam, film film dokunduğu; onur, şeref, haysiyet, şahsiyet, ünsiyet, hürriyet, ahlak, vicdan, sorumluluk, şuur, irade, fikir, değer, ilkelilik, anlamlılık gibi kavramların artık neredeyse hiçbir şey ifade etmediği; ‘kadının özgürlüğü' naralarıyla kadının cinsel obje olarak yansıtılmakla gurur duyacak hâle getirildiği; tabiatın ‘çöplük' ve ‘ham madde deposu' olarak görüldüğü, küstürüldüğü ve de kusturulduğu; her geçen gün tükenen, el birliğiyle sonunu hızlandırdığımız, acı çeken, can çekişen dünyanın içinde bulunduğu bu halden çıkışına olumlu, anlamlı ve gerçekçi bir destek sağlayabilecek tek sistem, doğru anlaşılması, doğru anlatılması ve sözlerden çok davranışlarla (temsilen) yansıtılması halinde, öteki adı “Evrensel Değerler Sistemi” olan İslam'ın rehberliğinde oluşturulabilecektir.