1968 yılında "Milliyetçi Türkiye" diye slogan atarak başlamış Türk Milliyetçiliği mücadelesine. Hiç vazgeçmemiş, bilinçlenerek, derinleşerek, düzelterek, daha eleştirel olarak, ama eksenini hiç yitirmeden, hiç kaydırmadan bugünlere gelmiş. Cazim Gürbüz'ün kendi deyimiyle "hayatı milliyetçilik" Millet, milliyetçilik, kimlik tartışmaları dünyada ve ülkemizde alevlenerek sürüyor. Herkes kendi meşrebince, inancınca ya da küresel efendilerinin isteği ve istencince katılıyor bu tartışmalara. Katılıyor da birilerinin amacı kafa ve kavram karıştırmak olunca; bilgi, çözüm, hüküm ve yöntem çıkmıyor bu milliyetçilik atışmalarından. Cazim Gürbüz, kırk küsur yıllık bir milliyetçi ve bir araştırmacı - yazar olarak "İşin doğrusu" iddiasıyla bu pis oyunlu karmaşaya müdahil oluyor. Milliyetçiliği, anlatmaya ve anlamaya millet'ten başlıyor. Millet anlaşılsa, millet'te anlaşılsa zaten sorun kalmayacak. Milletlerin oluşum tarihi ve süreci, millet kuramları, milliyet duygusunun kaynağı; ırk, millet ve halk arasındaki bağlar ve ayrımlar, milliyet duygusunun sosyolojik, biyolojik ve etnolojik esasları, Türk milletinin oluşmasında doğal ve tarihsel olgular, milliyetçilik ve milletleşmeye karşı akım ve olgular, milli duygu, milli şuur, Türkçülük, Turancılık, Türk Birliği gibi konuların aslı, esası, tüm ayrıntısı okura aktarılıyor bu kitapta... "Zamanımızda milliyetçilik nasıl olmalı?" bu soru da çok hayati ve kilit bir soru. Bu kitap bun da ayrıntılı olarak yanıt veriyor. Milliyetçilikte ütopya, geçmişimizde milliyetçi ütopyalar ve günümüz milliyetçilerindeki ütopya kısırlığı da ele alınan bir diğer önemli başlık. Mustafa Kemal Atatürk'ün millet ve milliyetçilik anlayışının da, kendi ifadeleri ve uygulamalarıyla, hiçbir saptırmaya, yanlı yoruma girişilmeden, hiçbir şey saklanılmadan olduğu gibi verildiğini, bu kitabı okuyanlar görüp algılayacaklardır. Millet ve din, milliyet ve din, milli duygu ve din arasındaki ilişkiler ve çelişkiler, çoğu zaman ikiyüzlülükle, korkarak, siyasi gelecek ve oy kaygısı duyularak, durumu idare ederek ya da yanlı ve kasıtlı olarak anlatıldı ülkemizde. Cazim Gürbüz, "bu yaraya neşter vurmuş" desek yeridir. Belirleme ve çözümlemeleri gerçekçi, yansız, nesnel, mert, doğrultucu... Bazı milliyetçiler de kızacak yazdıklarına, dinciler de, bu da aslında yolun doğruluğuna kanıt. Ulusalcılık - milliyetçilik, milliyetçilik - yurtseverlik tartışmaları da bu kitapta mercek altına alınıyor. Bu bağlamda da Yazarımız, birilerinin ikiyüzlülüklerini, birilerinin ideolojik saplantılarını, birilerinin de torbadaki, yüzlerini ortaya çıkararak, "en doğru yolu" göstermiş oluyor.
1968 yılında "Milliyetçi Türkiye" diye slogan atarak başlamış Türk Milliyetçiliği mücadelesine. Hiç vazgeçmemiş, bilinçlenerek, derinleşerek, düzelterek, daha eleştirel olarak, ama eksenini hiç yitirmeden, hiç kaydırmadan bugünlere gelmiş. Cazim Gürbüz'ün kendi deyimiyle "hayatı milliyetçilik" Millet, milliyetçilik, kimlik tartışmaları dünyada ve ülkemizde alevlenerek sürüyor. Herkes kendi meşrebince, inancınca ya da küresel efendilerinin isteği ve istencince katılıyor bu tartışmalara. Katılıyor da birilerinin amacı kafa ve kavram karıştırmak olunca; bilgi, çözüm, hüküm ve yöntem çıkmıyor bu milliyetçilik atışmalarından. Cazim Gürbüz, kırk küsur yıllık bir milliyetçi ve bir araştırmacı - yazar olarak "İşin doğrusu" iddiasıyla bu pis oyunlu karmaşaya müdahil oluyor. Milliyetçiliği, anlatmaya ve anlamaya millet'ten başlıyor. Millet anlaşılsa, millet'te anlaşılsa zaten sorun kalmayacak. Milletlerin oluşum tarihi ve süreci, millet kuramları, milliyet duygusunun kaynağı; ırk, millet ve halk arasındaki bağlar ve ayrımlar, milliyet duygusunun sosyolojik, biyolojik ve etnolojik esasları, Türk milletinin oluşmasında doğal ve tarihsel olgular, milliyetçilik ve milletleşmeye karşı akım ve olgular, milli duygu, milli şuur, Türkçülük, Turancılık, Türk Birliği gibi konuların aslı, esası, tüm ayrıntısı okura aktarılıyor bu kitapta... "Zamanımızda milliyetçilik nasıl olmalı?" bu soru da çok hayati ve kilit bir soru. Bu kitap bun da ayrıntılı olarak yanıt veriyor. Milliyetçilikte ütopya, geçmişimizde milliyetçi ütopyalar ve günümüz milliyetçilerindeki ütopya kısırlığı da ele alınan bir diğer önemli başlık. Mustafa Kemal Atatürk'ün millet ve milliyetçilik anlayışının da, kendi ifadeleri ve uygulamalarıyla, hiçbir saptırmaya, yanlı yoruma girişilmeden, hiçbir şey saklanılmadan olduğu gibi verildiğini, bu kitabı okuyanlar görüp algılayacaklardır. Millet ve din, milliyet ve din, milli duygu ve din arasındaki ilişkiler ve çelişkiler, çoğu zaman ikiyüzlülükle, korkarak, siyasi gelecek ve oy kaygısı duyularak, durumu idare ederek ya da yanlı ve kasıtlı olarak anlatıldı ülkemizde. Cazim Gürbüz, "bu yaraya neşter vurmuş" desek yeridir. Belirleme ve çözümlemeleri gerçekçi, yansız, nesnel, mert, doğrultucu... Bazı milliyetçiler de kızacak yazdıklarına, dinciler de, bu da aslında yolun doğruluğuna kanıt. Ulusalcılık - milliyetçilik, milliyetçilik - yurtseverlik tartışmaları da bu kitapta mercek altına alınıyor. Bu bağlamda da Yazarımız, birilerinin ikiyüzlülüklerini, birilerinin ideolojik saplantılarını, birilerinin de torbadaki, yüzlerini ortaya çıkararak, "en doğru yolu" göstermiş oluyor.