Kaybolan

Stok Kodu:
9789755397580
Boyut:
13.50x19.50
Sayfa Sayısı:
96
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2013
Çeviren:
Tanıl Bora
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
Orijinal Adı:
Der Verlorene
%20 indirimli
7,41
5,93
9789755397580
453831
Kaybolan
Kaybolan
5.93

... Yeni yeni kavramaya başlıyordum, Arnold'un, ölmemiş kardeşin, ailede başrolü oynadığını ve bana sadece yan rollerden birini verdiğini. Başından beri suçluluk ve utançla zehirlenmiş bir atmosferde büyümemin sorumlusunun da Arnold olduğunu kavrıyordum. Doğumumdan itibaren ailede bir suçluluk ve utanç duygusu egemendi, bilmiyordum neden. Sadece, yaptığım her şeyde belirli bir suçluluk ve belirli bir utanç hissettiğimi biliyordum. Polonyalı bir aile, II.Dünya Savaşı sırasında ilerleyen Rus ordusundan kaçarken ilk çocukları Arnold'u kaybeder. Kendi hayatlarını kurtarıp Almanya'ya yerleşseler de yitirdikleri oğulları akıllarından çıkaramazlar. Hayattaki tek amaçları sağ olduğunu düşündükleri oğullarını bulmaktır. Anne kendini tamamen bu işe adar... Baba bir yandan çocuğunu ararken, diğer yandan "Prusya Terbiyesi"ne uygun olarak işine vermiştir kendini. Böyle bir ev ortamında tuhaf bir suçluluk duygusuyla büyüyen, ailenin küçük oğlu ise varlığının ailesi için ne anlama geldiğini kestiremez; kayıp ağabeyine öfkeli, anne ve babasına kırgındır. Bu çocuk açısından asıl felaket, ailenin Arnold olduğunu düşündüğü bir çocuğun ortaya çıkmasıyla başlar. Aile yılmadan, oğulları olması muhtemel bir çocukla veraset bağları olduğunu kanıtlamak için bürokrasi çarkıyla boğuşurken; küçük çocuk ortaya çıkan ağabeyi bir rakip olarak görmekte ve endişelenmektedir. Anne ve babasının rüyası onun kâbusu haline gelmiş, evin neşesiz, sıkıcı atmosferi daha da bunaltıcı bir hal almıştır. Çağdaş Alman edebiyatının en önemli isimlerinden Hans-Ulrich Treichel kendisine dünya çapında ün kazandıran Kaybolan adlı romanında, bir ailenin savaş nedeniyle yaşadığı dramı, yaşananların duygusal ağırlığını fark etmeyecek kadar küçük bir oğlan çocuğunun bakış açısından anlattığı için, bunalımlı değil eğlenceli bir atmosferde geçiyor hikâye. Kasvetle mizahın çatışmasını yabancılaştırma öğesi olarak kullanan yazar, çocuğun naif yorumlarıyla yer yer absürde kayan hikâyesinde hüznüyle, hayalleriyle, çocuksuluğuyla Almanya'nın savaş sonrası kuşağını son derece etkileyici bir biçimde ele alıyor.

... Yeni yeni kavramaya başlıyordum, Arnold'un, ölmemiş kardeşin, ailede başrolü oynadığını ve bana sadece yan rollerden birini verdiğini. Başından beri suçluluk ve utançla zehirlenmiş bir atmosferde büyümemin sorumlusunun da Arnold olduğunu kavrıyordum. Doğumumdan itibaren ailede bir suçluluk ve utanç duygusu egemendi, bilmiyordum neden. Sadece, yaptığım her şeyde belirli bir suçluluk ve belirli bir utanç hissettiğimi biliyordum. Polonyalı bir aile, II.Dünya Savaşı sırasında ilerleyen Rus ordusundan kaçarken ilk çocukları Arnold'u kaybeder. Kendi hayatlarını kurtarıp Almanya'ya yerleşseler de yitirdikleri oğulları akıllarından çıkaramazlar. Hayattaki tek amaçları sağ olduğunu düşündükleri oğullarını bulmaktır. Anne kendini tamamen bu işe adar... Baba bir yandan çocuğunu ararken, diğer yandan "Prusya Terbiyesi"ne uygun olarak işine vermiştir kendini. Böyle bir ev ortamında tuhaf bir suçluluk duygusuyla büyüyen, ailenin küçük oğlu ise varlığının ailesi için ne anlama geldiğini kestiremez; kayıp ağabeyine öfkeli, anne ve babasına kırgındır. Bu çocuk açısından asıl felaket, ailenin Arnold olduğunu düşündüğü bir çocuğun ortaya çıkmasıyla başlar. Aile yılmadan, oğulları olması muhtemel bir çocukla veraset bağları olduğunu kanıtlamak için bürokrasi çarkıyla boğuşurken; küçük çocuk ortaya çıkan ağabeyi bir rakip olarak görmekte ve endişelenmektedir. Anne ve babasının rüyası onun kâbusu haline gelmiş, evin neşesiz, sıkıcı atmosferi daha da bunaltıcı bir hal almıştır. Çağdaş Alman edebiyatının en önemli isimlerinden Hans-Ulrich Treichel kendisine dünya çapında ün kazandıran Kaybolan adlı romanında, bir ailenin savaş nedeniyle yaşadığı dramı, yaşananların duygusal ağırlığını fark etmeyecek kadar küçük bir oğlan çocuğunun bakış açısından anlattığı için, bunalımlı değil eğlenceli bir atmosferde geçiyor hikâye. Kasvetle mizahın çatışmasını yabancılaştırma öğesi olarak kullanan yazar, çocuğun naif yorumlarıyla yer yer absürde kayan hikâyesinde hüznüyle, hayalleriyle, çocuksuluğuyla Almanya'nın savaş sonrası kuşağını son derece etkileyici bir biçimde ele alıyor.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat