Maske Mesafe Hijyen
Yalıtılmış bir hayatın dayatıldığı günlerden geçiyoruz. Bu dayatma aynı zamanda dünyayı bir korku odasına dönüştürmeyi de öneriyor. Bir küresel salgına maruz kaldığımız doğru olmasına doğru da, salgınla birlikte pompalanan bulaşıcılık kat sayısı yüksek “algı” salgını bireylerin ve toplumların akıl sağlığını tehdit edecek boyutlara ulaştı. Hepimizin kaydı var. Hepimiz tehdit unsuruyuz. Hepimiz farklı bir tüketim çevriminin, dahası farklı bir tüketim evreninin müşterilerine dönüştürülüyoruz. Hepimiz izleniyoruz.
Göz göre göre dünya bizim dışımızda bir el tarafından yeniden inşa ediliyor. Yeni sisteme uyum sağlaması zor olan kesimlerin de uyumu için a'dan z'ye planlar geliştiriliyor. Büyük bir oyunun içindeyiz ve bırakın kendi oyunumuzu kurmayı oyunbozanlık etmek bile çılgınlık, dahası tehdit olarak algılanıyor. Her şeyimiz sanal. Sanmanın sarmalından kurtulmayı deneyebileceğimiz çıkışlar da sanal kapılarla kapanıyor.
Yaşamamızın veya ölmemizin, en azından yaşama şansımızın ve ölme riskimizin “maske-mesafe-hijyen” kuralına tabi tutulması “üçgenin” başka bir gölgesi olarak üzerimizde. Bizi kimin yaşattığını ve kimin öldüreceğini de unutturan bir yoğunlukla maruz kalıyoruz algı bombardımanına.
Bu süreçte insanın eviyle, kendiyle, kendi iç dünyasıyla bir nebze de olsun baş başa kaldığı gerçeğini yadsımıyoruz. Tasarımlanan “hız toplumunun” akışını kesintiye uğratan bu gerçeğin bir sorgulamaya da kapı aralayacağı ümidimizi taze tutmak istiyoruz.
Biliyoruz ve farkındayız. Salgının sahiden salgın olup olmadığına dair kuşkularımızı da mahfuz tutuyoruz. Dahası maruz kaldığımız dayatmanın kodlarının ve çıktılarının da farkındayız. Doğal bulmadığımız her duruma karşı kayıtlı olma hakkımızı elimizden kaybetmemek istiyoruz.
Hassasiyetimizde maskemiz ve mesafemiz yok. Hijyenin bizi temiz kılmayacağının da farkındayız.
Edebiyatın her şeye rağmen sağaltan bir yanı bulunduğuna inançla (yola) çıkıyoruz. Kaybettiklerimizi hatırlayabildiğimiz kadar, yaşadıklarımızı kaydettiğimiz kadar var olacağımızı biliyoruz çünkü.
Büyük oyuna dâhil olmadığımızı göstermek için oyundan çıkma denemesi bu. Salgının işlemediği, işlevsiz kaldığı bir alan.
Maske Mesafe Hijyen
Yalıtılmış bir hayatın dayatıldığı günlerden geçiyoruz. Bu dayatma aynı zamanda dünyayı bir korku odasına dönüştürmeyi de öneriyor. Bir küresel salgına maruz kaldığımız doğru olmasına doğru da, salgınla birlikte pompalanan bulaşıcılık kat sayısı yüksek “algı” salgını bireylerin ve toplumların akıl sağlığını tehdit edecek boyutlara ulaştı. Hepimizin kaydı var. Hepimiz tehdit unsuruyuz. Hepimiz farklı bir tüketim çevriminin, dahası farklı bir tüketim evreninin müşterilerine dönüştürülüyoruz. Hepimiz izleniyoruz.
Göz göre göre dünya bizim dışımızda bir el tarafından yeniden inşa ediliyor. Yeni sisteme uyum sağlaması zor olan kesimlerin de uyumu için a'dan z'ye planlar geliştiriliyor. Büyük bir oyunun içindeyiz ve bırakın kendi oyunumuzu kurmayı oyunbozanlık etmek bile çılgınlık, dahası tehdit olarak algılanıyor. Her şeyimiz sanal. Sanmanın sarmalından kurtulmayı deneyebileceğimiz çıkışlar da sanal kapılarla kapanıyor.
Yaşamamızın veya ölmemizin, en azından yaşama şansımızın ve ölme riskimizin “maske-mesafe-hijyen” kuralına tabi tutulması “üçgenin” başka bir gölgesi olarak üzerimizde. Bizi kimin yaşattığını ve kimin öldüreceğini de unutturan bir yoğunlukla maruz kalıyoruz algı bombardımanına.
Bu süreçte insanın eviyle, kendiyle, kendi iç dünyasıyla bir nebze de olsun baş başa kaldığı gerçeğini yadsımıyoruz. Tasarımlanan “hız toplumunun” akışını kesintiye uğratan bu gerçeğin bir sorgulamaya da kapı aralayacağı ümidimizi taze tutmak istiyoruz.
Biliyoruz ve farkındayız. Salgının sahiden salgın olup olmadığına dair kuşkularımızı da mahfuz tutuyoruz. Dahası maruz kaldığımız dayatmanın kodlarının ve çıktılarının da farkındayız. Doğal bulmadığımız her duruma karşı kayıtlı olma hakkımızı elimizden kaybetmemek istiyoruz.
Hassasiyetimizde maskemiz ve mesafemiz yok. Hijyenin bizi temiz kılmayacağının da farkındayız.
Edebiyatın her şeye rağmen sağaltan bir yanı bulunduğuna inançla (yola) çıkıyoruz. Kaybettiklerimizi hatırlayabildiğimiz kadar, yaşadıklarımızı kaydettiğimiz kadar var olacağımızı biliyoruz çünkü.
Büyük oyuna dâhil olmadığımızı göstermek için oyundan çıkma denemesi bu. Salgının işlemediği, işlevsiz kaldığı bir alan.