Devşirme yöneticilerin güdümünde olan Osmanlı İmparatorluğu'nca dışlanan, hatta değişik bahanelerle kırıma uğrayan Aleviler, hoş görüsüzlüğün ve hiç hak etmedikleri iftiraların yarattığı toplumsal-siyasal ortamdan korunmak için, Cumhuriyet dönemine dek olabildiğince, kimliklerini ve ibadetlerini gizlemek zorunda kalmışlardır.
Mustafa Kemal Paşa'nın öncülüğünde kurulan Kuvay-ı Milliye örgütünde, bütün yurtseverlerle birlikte buluşan Aleviler, Ulusal Kurtuluş Savaşı'ndan sonra gerçekleştirilen Büyük Türk Devrimi'nde beklentilerini bularak, Kemalizm ile bütünleşmişlerdir.
Örtülü bir plan doğrultusunda, Kemalist ilkelerin her geçen gün ülke yönetiminden uzaklaştırılması, özellikle Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üye olma girişimleri başlamasında verilen ödünler sürecinde, öz be öz Türk unsurlarını "azınlık" olarak gösterme gayretleri son yıllarda yoğunlaşmıştır. Böylece; sözde "hak ve özgürlük" adı altında, ülkemizin bölünmesini hedefleyen Sevr koşulları yeniden hortlatılmak istenmektedir. Bu duruma; sözde değil özde Kemalist ilkelere bağlı olan Alevi yurttaşlarımızı uyarlamak isteyen egemen güçler, Alevilerin, Kemalizm ve Atatürk ile bağlarını koparmak için çeşitli girişimleri, yayınları ve tartışmaları yaygınlaştırmışlardır.
Yunus Emre'nin, "Yaradanı severim, yaradandan ötürü" dizelerinde dile getirdiği üzere Aleviler; Tanrı sevgisini, insan sevgisi ile örtüştürmüşler, bu örtüşmeyi insan onuruna en çok yaraşır ilkeler içeren Kemalist Büyük Türk Devrimi ile de bütünleştirmişlerdir. İnanç içeriği; yurt sevgisi ile donanımlı olan Aleviliğin, tarihin derinliklerinden gelen ve birçok Alevinin bile bilmediği özellikleri ve Türkiye Cumhuriyeti ile bütünleşme süreci, bu kitapta belgeler ışığında aydınlatılmaya çalışılmıştır.
Devşirme yöneticilerin güdümünde olan Osmanlı İmparatorluğu'nca dışlanan, hatta değişik bahanelerle kırıma uğrayan Aleviler, hoş görüsüzlüğün ve hiç hak etmedikleri iftiraların yarattığı toplumsal-siyasal ortamdan korunmak için, Cumhuriyet dönemine dek olabildiğince, kimliklerini ve ibadetlerini gizlemek zorunda kalmışlardır.
Mustafa Kemal Paşa'nın öncülüğünde kurulan Kuvay-ı Milliye örgütünde, bütün yurtseverlerle birlikte buluşan Aleviler, Ulusal Kurtuluş Savaşı'ndan sonra gerçekleştirilen Büyük Türk Devrimi'nde beklentilerini bularak, Kemalizm ile bütünleşmişlerdir.
Örtülü bir plan doğrultusunda, Kemalist ilkelerin her geçen gün ülke yönetiminden uzaklaştırılması, özellikle Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üye olma girişimleri başlamasında verilen ödünler sürecinde, öz be öz Türk unsurlarını "azınlık" olarak gösterme gayretleri son yıllarda yoğunlaşmıştır. Böylece; sözde "hak ve özgürlük" adı altında, ülkemizin bölünmesini hedefleyen Sevr koşulları yeniden hortlatılmak istenmektedir. Bu duruma; sözde değil özde Kemalist ilkelere bağlı olan Alevi yurttaşlarımızı uyarlamak isteyen egemen güçler, Alevilerin, Kemalizm ve Atatürk ile bağlarını koparmak için çeşitli girişimleri, yayınları ve tartışmaları yaygınlaştırmışlardır.
Yunus Emre'nin, "Yaradanı severim, yaradandan ötürü" dizelerinde dile getirdiği üzere Aleviler; Tanrı sevgisini, insan sevgisi ile örtüştürmüşler, bu örtüşmeyi insan onuruna en çok yaraşır ilkeler içeren Kemalist Büyük Türk Devrimi ile de bütünleştirmişlerdir. İnanç içeriği; yurt sevgisi ile donanımlı olan Aleviliğin, tarihin derinliklerinden gelen ve birçok Alevinin bile bilmediği özellikleri ve Türkiye Cumhuriyeti ile bütünleşme süreci, bu kitapta belgeler ışığında aydınlatılmaya çalışılmıştır.