"Ben insan türünün büyük çoğunluğuna benzemiyorum... Onlar gibi düşünmüyor, onlar gibi davranmıyorum. Bu, 'kendine özgü bir birey' olmaktan öte bir şey. Kendilerine benzemediğim o büyük çoğunluk buna 'uyumsuzluk' diyor küçümsercesine. Hiç alınmıyorum bundan, olsun varsın. Çünkü beni onlarla uyumsuz yapan her neyse, kendimle ve doğayla uyumlu kılıyor. Ya onlar ya kendim öyleyse... Kendimi seçiyorum... Yatağın altındaki bir çift göz hep bana bakıyor çünkü."
Pınar Yılmazer, genç okurlarına bir dost eli uzattığı Kendim Gibisi Yok'ta kişinin 'kendi' olmasının önemini, ancak kendimizi severek mutlu olabileceğimizi, bunun bencillik olmadığını, gerçek yaşamdan örneklerle ve her zamanki gibi akıcı bir dille anlatıyor.
"Ben insan türünün büyük çoğunluğuna benzemiyorum... Onlar gibi düşünmüyor, onlar gibi davranmıyorum. Bu, 'kendine özgü bir birey' olmaktan öte bir şey. Kendilerine benzemediğim o büyük çoğunluk buna 'uyumsuzluk' diyor küçümsercesine. Hiç alınmıyorum bundan, olsun varsın. Çünkü beni onlarla uyumsuz yapan her neyse, kendimle ve doğayla uyumlu kılıyor. Ya onlar ya kendim öyleyse... Kendimi seçiyorum... Yatağın altındaki bir çift göz hep bana bakıyor çünkü."
Pınar Yılmazer, genç okurlarına bir dost eli uzattığı Kendim Gibisi Yok'ta kişinin 'kendi' olmasının önemini, ancak kendimizi severek mutlu olabileceğimizi, bunun bencillik olmadığını, gerçek yaşamdan örneklerle ve her zamanki gibi akıcı bir dille anlatıyor.