Bahar geldi. Dağlar taşlar yeşillendi.
Ağaçlar gelin gibi süslendi. Kırlar papatya
doldu.
Köydeki koyunlar kuzuladı. Minegilin kara koyununun kar gibi beyaz bir kuzusu oldu. Buna köyde herkes şaşırdı. Kapkara bir ananın, bembeyaz bir yavrusu olmuştu.
Mine, onun adını Akkız koydu. Akkız çok güzeldi. İpek gibi yumuşak yünü, kapkara sürmeli gözleri vardı.
Akkız, on beş gün sonra oynamaya, hoplamaya başladı. Sevildiğini anlıyor, şımardıkça şımarıyordu.
Karakoyun bu dünya güzeli yavrusunu yanından hiç ayırmıyordu. Durmadan onu yalıyor ve emziriyordu. Minenin annesi Akkızı çobana vermek istedi. Çoban, köyün tüm kuzularını otlatmaya götürüyordu.
Bahar geldi. Dağlar taşlar yeşillendi.
Ağaçlar gelin gibi süslendi. Kırlar papatya
doldu.
Köydeki koyunlar kuzuladı. Minegilin kara koyununun kar gibi beyaz bir kuzusu oldu. Buna köyde herkes şaşırdı. Kapkara bir ananın, bembeyaz bir yavrusu olmuştu.
Mine, onun adını Akkız koydu. Akkız çok güzeldi. İpek gibi yumuşak yünü, kapkara sürmeli gözleri vardı.
Akkız, on beş gün sonra oynamaya, hoplamaya başladı. Sevildiğini anlıyor, şımardıkça şımarıyordu.
Karakoyun bu dünya güzeli yavrusunu yanından hiç ayırmıyordu. Durmadan onu yalıyor ve emziriyordu. Minenin annesi Akkızı çobana vermek istedi. Çoban, köyün tüm kuzularını otlatmaya götürüyordu.