Kerbela hadisesine dair Türkiye literatürüne bir göz gezdirildiğinde “gerçekte kavradıklarını kavramayı” reddeden tarihçi ve entelektüeller tarafından, hadisesinin kronolojik cetvelde alelade bir olay misali zikredildiği görülmektedir. Elbette olayın vahameti, Peygamber-i Ekrem (s.a.a.)'in torununa reva görülenler eleştirilmektedir. Ancak olayın sebep-sonuç ilişkisi üzerinde durulmamakta; İmam Hüseyin (a.s.)'ın Kerbelâ'daki mukaddes öğretileri üzerinde maalesef durulmamaktadır. Oysa tüm bunlar entelektüel zihnin iğfal edilmiş halinden sudur eden anti hakikat söyleme hizmetten başka bir şey değildir.
Elinizdeki çalışma bu bağlamda önemli bir boşluğu doldurma amacıyla Azericeden Türkiye Türkçesine aktarıldı. On iki oturumluk konuşmaların her biri merhum Allâme Muhammed Takî Caferî tarafından yapılmıştır. Eseri okuduktan sonra bu büyük âlimin diğer eserlerini merak edeceğinizi şimdiden söyleyebiliriz.
Kerbela hadisesine dair Türkiye literatürüne bir göz gezdirildiğinde “gerçekte kavradıklarını kavramayı” reddeden tarihçi ve entelektüeller tarafından, hadisesinin kronolojik cetvelde alelade bir olay misali zikredildiği görülmektedir. Elbette olayın vahameti, Peygamber-i Ekrem (s.a.a.)'in torununa reva görülenler eleştirilmektedir. Ancak olayın sebep-sonuç ilişkisi üzerinde durulmamakta; İmam Hüseyin (a.s.)'ın Kerbelâ'daki mukaddes öğretileri üzerinde maalesef durulmamaktadır. Oysa tüm bunlar entelektüel zihnin iğfal edilmiş halinden sudur eden anti hakikat söyleme hizmetten başka bir şey değildir.
Elinizdeki çalışma bu bağlamda önemli bir boşluğu doldurma amacıyla Azericeden Türkiye Türkçesine aktarıldı. On iki oturumluk konuşmaların her biri merhum Allâme Muhammed Takî Caferî tarafından yapılmıştır. Eseri okuduktan sonra bu büyük âlimin diğer eserlerini merak edeceğinizi şimdiden söyleyebiliriz.