“Özellikle Kâzım Koyuncu'dan sonra Lazca etnik müzik olmaktan çıkmış çok daha geniş bir kitleye hitap eder olmuştur. (…) Lazca kültür aktivizmi genişledikçe Lazca müzik yöresellikten çıkarak aktivizm ile popülerleşen iyiden iyiye kimlik kurucu bir rol üstlenmeye başlamıştır. (…) Müzik ve dansın yaygınlaşan ve gittikçe daha geniş kesimlerce kabul gören Lazlık etnikliğinin performansları olarak algılanışı sosyal medyanın denkleme dahil olması ile gerçek mekânın arasındaki bağı geliştirmiş ve interaktifleştirmiştir.”
Laz, bazen bütün Doğu Karadenizlileri hatta Karadenizlilerin hepsini kapsayan bir ad olarak kullanılıyor – en azından Laz fıkralarından bilindiği gibi! Oysa kendini Laz olarak tanımlayanlar ve “etnik Laz” sayılanlar, daha küçük topluluklardır. Özlem Şendeniz, bu “karışıklığı” da hesaba katarak, Laz kimliğinin yaşanma ve algılanma deneyimlerini inceliyor. “Makbul vatandaş” sayılmanın gerekleri, Laz kimliğini ve belleğini nasıl etkiledi? Göçle ve özellikle mekânla ilgili hafıza nasıl biçimlendi? Laz kimliğiyle Türk kimliği arasındaki ilişki nasıl kuruldu? Laz kimlik hareketi ne gibi etkiler yarattı? Sanal ortamın, sosyal medyanın gelişmesinin, “Lazlık performanslarına” alan
açan etkisi özel bir önemle ele alınıyor kitapta. Sanal ortam, Lazca konuşmaanlama üzerine, Lazca isimler üzerine müzakerelerin, esas olarak, kime Laz dendiğine ilişkin algılar etrafındaki günlük müzakerelerin mekânı. Kimliğin bu müzakereler içinde yeniden üretimine ilişkin gözlemler, Laz kimliği algısına ilişkin kapsamlı soruşturma verileriyle destekleniyor.
“Özellikle Kâzım Koyuncu'dan sonra Lazca etnik müzik olmaktan çıkmış çok daha geniş bir kitleye hitap eder olmuştur. (…) Lazca kültür aktivizmi genişledikçe Lazca müzik yöresellikten çıkarak aktivizm ile popülerleşen iyiden iyiye kimlik kurucu bir rol üstlenmeye başlamıştır. (…) Müzik ve dansın yaygınlaşan ve gittikçe daha geniş kesimlerce kabul gören Lazlık etnikliğinin performansları olarak algılanışı sosyal medyanın denkleme dahil olması ile gerçek mekânın arasındaki bağı geliştirmiş ve interaktifleştirmiştir.”
Laz, bazen bütün Doğu Karadenizlileri hatta Karadenizlilerin hepsini kapsayan bir ad olarak kullanılıyor – en azından Laz fıkralarından bilindiği gibi! Oysa kendini Laz olarak tanımlayanlar ve “etnik Laz” sayılanlar, daha küçük topluluklardır. Özlem Şendeniz, bu “karışıklığı” da hesaba katarak, Laz kimliğinin yaşanma ve algılanma deneyimlerini inceliyor. “Makbul vatandaş” sayılmanın gerekleri, Laz kimliğini ve belleğini nasıl etkiledi? Göçle ve özellikle mekânla ilgili hafıza nasıl biçimlendi? Laz kimliğiyle Türk kimliği arasındaki ilişki nasıl kuruldu? Laz kimlik hareketi ne gibi etkiler yarattı? Sanal ortamın, sosyal medyanın gelişmesinin, “Lazlık performanslarına” alan
açan etkisi özel bir önemle ele alınıyor kitapta. Sanal ortam, Lazca konuşmaanlama üzerine, Lazca isimler üzerine müzakerelerin, esas olarak, kime Laz dendiğine ilişkin algılar etrafındaki günlük müzakerelerin mekânı. Kimliğin bu müzakereler içinde yeniden üretimine ilişkin gözlemler, Laz kimliği algısına ilişkin kapsamlı soruşturma verileriyle destekleniyor.