İçinden atamadığı büyük korkular, gün geçtikçe sırtındaki ağır bir yük gibi, omuzlarını düşürmektedir. Sokaklara akşam karanlığı çökerken Nazan bir taraftan bunları düşünür, bir taraftan da pencere kenarında hafif hafif çiseleyen yağmuru seyrederek çayını yudumlar.
Üstat Necip Fazıl KISAKÜREK'ten o en sevdiği şiirin dizeleri diline takılır.
“Bu kapıdan kol ve kanat kırılmadan geçilmez;
Eşten, dosttan, sevgiliden ayrılmadan geçilmez.
İçeride bir has oda, yeri samur döşeli;
Bu odadan gelsin diye çağrılmadan geçilmez.
Eti zehir, yağı zehir, balı zehir dünyada,
Bütün fani lezzetlere darılmadan geçilmez."
İçinden atamadığı büyük korkular, gün geçtikçe sırtındaki ağır bir yük gibi, omuzlarını düşürmektedir. Sokaklara akşam karanlığı çökerken Nazan bir taraftan bunları düşünür, bir taraftan da pencere kenarında hafif hafif çiseleyen yağmuru seyrederek çayını yudumlar.
Üstat Necip Fazıl KISAKÜREK'ten o en sevdiği şiirin dizeleri diline takılır.
“Bu kapıdan kol ve kanat kırılmadan geçilmez;
Eşten, dosttan, sevgiliden ayrılmadan geçilmez.
İçeride bir has oda, yeri samur döşeli;
Bu odadan gelsin diye çağrılmadan geçilmez.
Eti zehir, yağı zehir, balı zehir dünyada,
Bütün fani lezzetlere darılmadan geçilmez."