Kırmızı iplik efsanesini duyanınız oldu mu hiç? Bir iplik düşünün: Vişne kokulu bir avucun yüzük parmağından, kahve kokulu bir avucun yüzük parmağına uzanmış. Tek bir düğüm, onları birbirine bağlamış. Sonsuza dek. Bu hikayedeki adamın avuçları yaralı, bu hikayedeki kızın vişne kokulu avuçları o adamın yara bandı. Nefret her dilde farklı harflerin yan yana gelişiyle oluşturduğu bir kelimeydi. Her dilde farklı şekilde yazılsa da, hissettirdikleri şeyler aynıydı. Aynı mıydı? Peki ya bu hissin içine başka bir his sızmışsa?
Nefret saf ve katıksız değilse? Ya nefret çoktan bir kalp tarafından melezleştirilmişse?
Ve bir orman yangının ilk kıvılcımı düştü yeryüzüne…
Kırmızı iplik efsanesini duyanınız oldu mu hiç? Bir iplik düşünün: Vişne kokulu bir avucun yüzük parmağından, kahve kokulu bir avucun yüzük parmağına uzanmış. Tek bir düğüm, onları birbirine bağlamış. Sonsuza dek. Bu hikayedeki adamın avuçları yaralı, bu hikayedeki kızın vişne kokulu avuçları o adamın yara bandı. Nefret her dilde farklı harflerin yan yana gelişiyle oluşturduğu bir kelimeydi. Her dilde farklı şekilde yazılsa da, hissettirdikleri şeyler aynıydı. Aynı mıydı? Peki ya bu hissin içine başka bir his sızmışsa?
Nefret saf ve katıksız değilse? Ya nefret çoktan bir kalp tarafından melezleştirilmişse?
Ve bir orman yangının ilk kıvılcımı düştü yeryüzüne…