Yalnızca Ortaçağların değil, tüm zamanların en büyük âlimlerinden biri olan Ebu'r- Reyhân el-Bîrûnî'nin yüz elli civarındaki eserinden günümüze ulaşan yirmi iki kadarı arasından Türkçe'ye tercüme etmek üzere seçtiğimiz Kitâbu'l-Cemâhir fi Ma'rifeti'l-Cevâhir, sadece bir mineraloji kitabı değildir. Kozmolojiden astronomiye, kimyadan fiziğe, sosyal antropolojiden ekonomiye, edebiyattan tarihe, Ortaçağların pek çok İlmî, moral ve sanatsal alanına ilişkin eşsiz bilgiler veren bu eserin, hemen her okurun kulağına fısıldayacak bir sözü var, diyebiliriz. Eserin geniş mukaddimesi, kıymetli taşlar ve metallerin Ebû'r-Reyhân'ın inanç ve zihniyet sistematiğindeki yerini ortaya koyar gibidir. Üstâd'ın, mukaddimenin arkasından sıraladığı her bir kıymetli taş ve metale ilişkin bilgiler ise kapsayıcılığı ve ilgili hikâyelerin eğlendiriciliği açısından hayranlık uyandırır niteliktedir. Yâkût el-Hamevî'nin kaydettiği üzere, el-Bîrûnî, “Mihricân ve Nevruz günleri dışında elini kalemden, gözünü gözlemden ve kalbini fikretmekten ayırmamış” bir âlimdir. Elinizdeki bu eserini 70'li yaşlarında, Gazneli Türk hükümdar Sultan Mevdûd'un sarayında kaleme almış ve ona ithâf etmiştir.
Yalnızca Ortaçağların değil, tüm zamanların en büyük âlimlerinden biri olan Ebu'r- Reyhân el-Bîrûnî'nin yüz elli civarındaki eserinden günümüze ulaşan yirmi iki kadarı arasından Türkçe'ye tercüme etmek üzere seçtiğimiz Kitâbu'l-Cemâhir fi Ma'rifeti'l-Cevâhir, sadece bir mineraloji kitabı değildir. Kozmolojiden astronomiye, kimyadan fiziğe, sosyal antropolojiden ekonomiye, edebiyattan tarihe, Ortaçağların pek çok İlmî, moral ve sanatsal alanına ilişkin eşsiz bilgiler veren bu eserin, hemen her okurun kulağına fısıldayacak bir sözü var, diyebiliriz. Eserin geniş mukaddimesi, kıymetli taşlar ve metallerin Ebû'r-Reyhân'ın inanç ve zihniyet sistematiğindeki yerini ortaya koyar gibidir. Üstâd'ın, mukaddimenin arkasından sıraladığı her bir kıymetli taş ve metale ilişkin bilgiler ise kapsayıcılığı ve ilgili hikâyelerin eğlendiriciliği açısından hayranlık uyandırır niteliktedir. Yâkût el-Hamevî'nin kaydettiği üzere, el-Bîrûnî, “Mihricân ve Nevruz günleri dışında elini kalemden, gözünü gözlemden ve kalbini fikretmekten ayırmamış” bir âlimdir. Elinizdeki bu eserini 70'li yaşlarında, Gazneli Türk hükümdar Sultan Mevdûd'un sarayında kaleme almış ve ona ithâf etmiştir.