Osmanlı araştırmalarında, imparatorluğun egemenliği altında yaşayan çeşitli grupların sosyokültürel iç dinamikleri, bu dinamiklerin şekillendirdiği özgül kültürel formlar ve bu formların cemaat alanları dışındaki temsiliyet biçimleri son döneme kadar neredeyse hiç ele alınmamıştır. Osmanlı Müziği'nin tarihine ilişkin literatürde de, Müslüman Türk dışında aidiyetler taşıyan bestekârlar ve icracıların Osmanlı Müziği alanındaki faaliyetleri, büyük ölçüde, bu müzisyenlerin isimlerinin, hayat hikâyelerinin ve/veya bilinen eserlerinin art arda sıralanmasıyla ve egemen milliyetçi paradigma doğrultusunda, "Rumların, Yahudilerin, Ermenilerin Türk Müziği'ne katkıları" gibi indirgemeci bir çerçeve içinde ifade edilmiştir.
Bu çalışma, söz konusu çerçevenin görünmez kıldığı bir gerçeklikten yola çıkıyor: Klasik Osmanlı Müziği alanında icracı ya da bestekâr olarak yer almış Ermeni müzisyenlerin neredeyse tamamı dini müzik alanında yetişmiş ve birçoğu, Osmanlı Müziği icra etmeye başladıktan sonra da Kilise Müziği alanındaki çalışmalarını yoğun olarak sürdürmüştür. 19. yüzyılda Hampartzum Notası'nı yaratanların ve Osmanlı Müziği alanında da faaliyet göstermiş Ermeni kilise mugannilerinin müzikal kimliklerinde somutluk kazanan bu ilişki, çalışmanın odak noktasını oluşturuyor
Osmanlı araştırmalarında, imparatorluğun egemenliği altında yaşayan çeşitli grupların sosyokültürel iç dinamikleri, bu dinamiklerin şekillendirdiği özgül kültürel formlar ve bu formların cemaat alanları dışındaki temsiliyet biçimleri son döneme kadar neredeyse hiç ele alınmamıştır. Osmanlı Müziği'nin tarihine ilişkin literatürde de, Müslüman Türk dışında aidiyetler taşıyan bestekârlar ve icracıların Osmanlı Müziği alanındaki faaliyetleri, büyük ölçüde, bu müzisyenlerin isimlerinin, hayat hikâyelerinin ve/veya bilinen eserlerinin art arda sıralanmasıyla ve egemen milliyetçi paradigma doğrultusunda, "Rumların, Yahudilerin, Ermenilerin Türk Müziği'ne katkıları" gibi indirgemeci bir çerçeve içinde ifade edilmiştir.
Bu çalışma, söz konusu çerçevenin görünmez kıldığı bir gerçeklikten yola çıkıyor: Klasik Osmanlı Müziği alanında icracı ya da bestekâr olarak yer almış Ermeni müzisyenlerin neredeyse tamamı dini müzik alanında yetişmiş ve birçoğu, Osmanlı Müziği icra etmeye başladıktan sonra da Kilise Müziği alanındaki çalışmalarını yoğun olarak sürdürmüştür. 19. yüzyılda Hampartzum Notası'nı yaratanların ve Osmanlı Müziği alanında da faaliyet göstermiş Ermeni kilise mugannilerinin müzikal kimliklerinde somutluk kazanan bu ilişki, çalışmanın odak noktasını oluşturuyor