Konya'dan Esnaf Manzaraları İnsanlar ve Hayatlar

Stok Kodu:
9789944116725
Boyut:
13.50x21.50
Sayfa Sayısı:
144
Basım Yeri:
Konya
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2008-04
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
%15 indirimli
55,00
46,75
9789944116725
575679
Konya'dan Esnaf Manzaraları
Konya'dan Esnaf Manzaraları İnsanlar ve Hayatlar
46.75

Müslüm Amca yazıhanede bir şeyler aramaya başladı. Ben izliyordum. Birkaç yeri karıştırdıktan sonra aradığını buldu. Ortasından delinmiş 100 YTL'yi bana uzattı. "Bak bu parayı bana alışverişte verdiler, sahteymiş. Doğruluk dost kapısıdır. Haram lokma yedirmedim çocuklarıma. Kazancımda ve evimde bereket var. Doğruluktan ayrılmam. Bu para mesela... Sahte... İnsanlar korkmalı... Allah'tan da korkacak, kanundan da korkacak... Yoksa suçun arkası kesilmez... İnsanlar çalışmadan, gayret sarf etmeden kazanmaya itibar etmemeli. Helal kadar tatlısı yoktur... Ben hiç boş durmam. Tatil günlerinde bile evimizin bahçesinde çalışırım. Sabah namazını vaktinde kılarım. Hâlâ üzerime güneş doğmaz." Dünyaya gelmişim, yiyeceğim bir lokma ekmek. Aman ne zormuş onu da temin etmek Müslüm Amca'dan insani anlamda günümüz ile ilgili bir tahlil yapmasını istiyorum. Cevabı oldukça net oluyor: " Geçmişlerde elbette saygı, sevgi vardı. Sevgi, şefkat kalkmış insanlarda. Kimse kimseyi sevmiyor, saymıyor. Ben sorayım sana... Sen memnun musun bugünden? Köye vardım köpekleri salmışlar, taşları bağlamışlar... " (Müslüm Canpolat ile yapılan görüşmeden)

Raşit Aker'in çalışması; günümüze kadar gelebilmiş, ama asla yarını olmayan mesleklerden bir kısmının fotoğrafını çekerken, yüreğimizdeki sızılar bu nedenle baş kaldırıyor. Yarına baktığımız zaman onlar belki olmayacak, ama biz biliyoruz ki, o ustaların "Eline, beline, diline sahip ol" düsturu gündelik hayatın içinde kaybolsa da, ne zaman geçmişimize dönüp bakma ihtiyacı hissettiğimizde; onların orada, o küçük ama bir evren kadar büyük dükkânlarında sevgiyle, saygıyla yaşadıklarını gördüğümüz zaman anlayacağız ki, yitip gidenler onlar değildiler; yitip gidenler bizler olacağız. Muhannete muhtaç olmadan yaşamanın anahtarıdır bu insanlar, oysa şimdi anahtarlarımız dipsiz kuyuların içinde yaşam savaşı veriyorlar. Bize kalansa; tıpkı, kurumuş çeşmelerin suya çağrısı gibi bu insanları yeniden öğretileriyle, yaşam biçimleriyle hayatımıza davet etmektir. Biliyorum ki; onlardan öğreneceğimiz çok şey var; en başta da emeğe saygı...

Hâlâ bir şansımızın olduğunu düşünürken vaktin geçmediğini ve geçilip gidilmediğimizi umuyorum... Tahir Sakman

Müslüm Amca yazıhanede bir şeyler aramaya başladı. Ben izliyordum. Birkaç yeri karıştırdıktan sonra aradığını buldu. Ortasından delinmiş 100 YTL'yi bana uzattı. "Bak bu parayı bana alışverişte verdiler, sahteymiş. Doğruluk dost kapısıdır. Haram lokma yedirmedim çocuklarıma. Kazancımda ve evimde bereket var. Doğruluktan ayrılmam. Bu para mesela... Sahte... İnsanlar korkmalı... Allah'tan da korkacak, kanundan da korkacak... Yoksa suçun arkası kesilmez... İnsanlar çalışmadan, gayret sarf etmeden kazanmaya itibar etmemeli. Helal kadar tatlısı yoktur... Ben hiç boş durmam. Tatil günlerinde bile evimizin bahçesinde çalışırım. Sabah namazını vaktinde kılarım. Hâlâ üzerime güneş doğmaz." Dünyaya gelmişim, yiyeceğim bir lokma ekmek. Aman ne zormuş onu da temin etmek Müslüm Amca'dan insani anlamda günümüz ile ilgili bir tahlil yapmasını istiyorum. Cevabı oldukça net oluyor: " Geçmişlerde elbette saygı, sevgi vardı. Sevgi, şefkat kalkmış insanlarda. Kimse kimseyi sevmiyor, saymıyor. Ben sorayım sana... Sen memnun musun bugünden? Köye vardım köpekleri salmışlar, taşları bağlamışlar... " (Müslüm Canpolat ile yapılan görüşmeden)

Raşit Aker'in çalışması; günümüze kadar gelebilmiş, ama asla yarını olmayan mesleklerden bir kısmının fotoğrafını çekerken, yüreğimizdeki sızılar bu nedenle baş kaldırıyor. Yarına baktığımız zaman onlar belki olmayacak, ama biz biliyoruz ki, o ustaların "Eline, beline, diline sahip ol" düsturu gündelik hayatın içinde kaybolsa da, ne zaman geçmişimize dönüp bakma ihtiyacı hissettiğimizde; onların orada, o küçük ama bir evren kadar büyük dükkânlarında sevgiyle, saygıyla yaşadıklarını gördüğümüz zaman anlayacağız ki, yitip gidenler onlar değildiler; yitip gidenler bizler olacağız. Muhannete muhtaç olmadan yaşamanın anahtarıdır bu insanlar, oysa şimdi anahtarlarımız dipsiz kuyuların içinde yaşam savaşı veriyorlar. Bize kalansa; tıpkı, kurumuş çeşmelerin suya çağrısı gibi bu insanları yeniden öğretileriyle, yaşam biçimleriyle hayatımıza davet etmektir. Biliyorum ki; onlardan öğreneceğimiz çok şey var; en başta da emeğe saygı...

Hâlâ bir şansımızın olduğunu düşünürken vaktin geçmediğini ve geçilip gidilmediğimizi umuyorum... Tahir Sakman

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat