Değerli Gönüldaşlarım, kainatta yaşayan canlıların takriben onda birini belaya, musibete ve hastalıklara duçar olanlar teşkil eder. Bela musibet ve hastalık çekenlere en hakiki teselli kaynağının iman olduğunu belirtmek isteriz. İmanlı olan hastalar, imanın verdiği yüksek maneviyat ve Allah'ın nuru ile hastalıkların birer imtihan vesilesi olduğunu ve bu hastalıkların ahiretteki sevabına nail olmak için elinden geleni yaparlar. Yani sabreder, hamdeder, şükreder, dua edip yalvarır Allah'tan sağlık sıhhat ve afiyet isterler. Hastalıklardan korunmak dinimizde önemli bir vazife olduğu gibi, hasta olunca da yeis haline düşmemek, sabır ve metanet içerisinde şükrümüzü ifa etmektir. Bu nedenledir ki hastalıkla geçen bir ömür Allah'a asi ve isyankar olmamak şartı ile Mü'min için ibadet sayıldığına dair önemli ayet ve hadisler vardır. Sabreden, şükreden, hamdeden hasta bir Mü'min'in anı, dakikası, saati, günü, ayları ve yılları ibadet sayıldığı da sabittir. Hastalıklar, dünyaya dalıp ahireti unutan insanları gaflet uykusundan uyandırmak ve hastalanan kişiyi günahlarından arındırmak için ilahi bir hikmetle insana gelir. Hastalık yapan kainatta ne varsa hepsi Allah'ın emrindedir, hikmetinin icabı gereği bütün insanlara gönderir. Bu hastalıkları gönderirken de Mü'min ve müşrik ayrımı yapmaz.
Vücudumuzdaki bütün uzuvlarımız Allah'ındır ve bu vücuda hükmedebilme ve tasarruf hakkı yalnızca Allah'a aittir. Allah'ın ortaya koyduğu herşey ya bi-zatihi ya da neticesi itibari ile mükemmeldir, muhteşemdir. Tabii ki anlayabilene. Allah Azze ve Celle'den gelen tüm hastalıklar, ölümler, ihtiyarlık ve hayatımız içerisinde ne varsa hoştur, güzeldir ve lütfundandır. Hastalıkların ana temasında bir güzellik olmasaydı Allah Azze ve Celle, en çok sevdiği kuluna en büyük hastalıkları vermezdi. Kur'an-ı Kerim'de adı geçen peygamberlerin hayatlarına baktığımız zaman, okuduğumuz zaman bunu net bir şekilde görüyoruz. Allah Resulü (sav) buyuruyor kî; "en ziyade musibet ve meşakkate giriftar olanlar insanların en iyisi kamilleridir. " buyurmuştur. Belalar, musibetler ve hastalıkların arkasındaki hikmeti ve manalarını yakaladığımız anda en önemli noktaya varacağımızdan şüpheniz olmasın.
Değerli Gönüldaşlarım, yukarıda zikredilen bedeni hastalıklar gibi manevi hastalıklar da vardır. Biz bu kitabımızda manevi hastalıklardan bahsettiğimiz için hastalıkları ikiye ayırdık; maddi ve bedeni - manevi ve ruhsal olarak sınıflandırdık. Hayatımızın içerisindeki en dehşet verici hastalıklar manevi hastalıklardır. En ağır hastalıklar ruhi hastalıklardır, işlemiş olduğumuz her bir günah, kafamıza giren her bir şüphe, kalbimizde, beynimizde ve ruhumuzda derin yaralar açar. Bu onarılmaz yaralar çok uzun ve bazen de ömrün sonuna kadar sürmekte, daha da önemlisi ahiret hayatımızı ve ebedi yurdumuzu tehlikeye atabilir. Bu tür hastalıklara düçâr olanlar Allah'ın zikrinden, Allah'ın ilminden uzaklaşır, ibadet ve taatlarını yerine getiremez hale getirir ve insanı içinden çıkılmaz bir hale sokar, insan için için feryad eder ve bu feryadını hiçkimseye duyuramaz, büyük kalabalıklar içerisinde kendini yalnız ve birbaşına hisseder, işte bu açıdandır ki feryadü figan yerine öncelikli olarak hastalığa düçar olmadan önce önlem almak ve hastalığa yakalandıysak ta onun tedavisi için gayret göstermelidir. İşte bu tür hastalıklar ve tedavi yolları bu kitabın içerisindedir. Her derdin devası Kur'an-ı Kerim, her hastalığın şifası Kur'an-ı kerim'dir. Kur'an-ı Kerim'i okuduğumuz takdir de, anladığımız takdir de, hayatımızda uyguladığımız takdir de Allah Resulü (sav) yolundan gittiğimiz takdir de kurtuluş reçetesini bulduk demektir. Lütfen manevi reçetelere uyalım, manevi ilimlere sarılalım, maneviyattan vazgeçmeyelim ve her daim Allah Azze ve Celle ile birlikte olalım. Değerli Gönüldaşlarım, biz bu kitabı ortaya koyarken onlarca kaynaktan faydalandık ve bu kitap bir araştırma eseridir. Değerli hocalarımızın makalelerinden, araştırmalarından ve daha da önemlisi bu konuda hakikaten ehliyeti olan insanların tecrübelerinden faydalandık, istedik ki sadece kendi bilgimiz le yetinmeyip tüm insanlığa faydalı olabilecek bilgileri alarak sizlerle paylaştık.
Rabbim bütün emeği geçenlerden razı olsun. Özellikle burada insanlarımıza şunu belirtmem gerekir ki; manevi hastalıkların tümünün şifası vardır, önemli olan okumak ve hayatımızda tatbik etmektir. Dinimiz islam büyücüye, sihirbaza, falcıya, kahine, üç kağıtçı cinci hocalara gitmeyi ve onlardan medet ummayı haram kılmıştır. Özellikle büyü ve fal konusunda Dinimiz islam kesin bir çerçeve çizerek; yapanın da, yaptıranın da, inananın da müşrik olacağını ortaya koymuştur. Bu kadar önemli bir kitabı ve bilgileri sizlerle paylaşırken ehl-i sünnet çizgisinin dışına çıkmamaya özen gösterdik. Sizlerinde bu tür felaketlerden uzak kalabilmeniz için en doğru yolun Kur'an ve Sünnet olduğunu anlatmak istedik. Rabbim bizleri doğru yoldan ayırmasın. Gayret bizden muvafakiyet Allah Azze ve Celle'den dir.
- Mehmet Kasadar
Değerli Gönüldaşlarım, kainatta yaşayan canlıların takriben onda birini belaya, musibete ve hastalıklara duçar olanlar teşkil eder. Bela musibet ve hastalık çekenlere en hakiki teselli kaynağının iman olduğunu belirtmek isteriz. İmanlı olan hastalar, imanın verdiği yüksek maneviyat ve Allah'ın nuru ile hastalıkların birer imtihan vesilesi olduğunu ve bu hastalıkların ahiretteki sevabına nail olmak için elinden geleni yaparlar. Yani sabreder, hamdeder, şükreder, dua edip yalvarır Allah'tan sağlık sıhhat ve afiyet isterler. Hastalıklardan korunmak dinimizde önemli bir vazife olduğu gibi, hasta olunca da yeis haline düşmemek, sabır ve metanet içerisinde şükrümüzü ifa etmektir. Bu nedenledir ki hastalıkla geçen bir ömür Allah'a asi ve isyankar olmamak şartı ile Mü'min için ibadet sayıldığına dair önemli ayet ve hadisler vardır. Sabreden, şükreden, hamdeden hasta bir Mü'min'in anı, dakikası, saati, günü, ayları ve yılları ibadet sayıldığı da sabittir. Hastalıklar, dünyaya dalıp ahireti unutan insanları gaflet uykusundan uyandırmak ve hastalanan kişiyi günahlarından arındırmak için ilahi bir hikmetle insana gelir. Hastalık yapan kainatta ne varsa hepsi Allah'ın emrindedir, hikmetinin icabı gereği bütün insanlara gönderir. Bu hastalıkları gönderirken de Mü'min ve müşrik ayrımı yapmaz.
Vücudumuzdaki bütün uzuvlarımız Allah'ındır ve bu vücuda hükmedebilme ve tasarruf hakkı yalnızca Allah'a aittir. Allah'ın ortaya koyduğu herşey ya bi-zatihi ya da neticesi itibari ile mükemmeldir, muhteşemdir. Tabii ki anlayabilene. Allah Azze ve Celle'den gelen tüm hastalıklar, ölümler, ihtiyarlık ve hayatımız içerisinde ne varsa hoştur, güzeldir ve lütfundandır. Hastalıkların ana temasında bir güzellik olmasaydı Allah Azze ve Celle, en çok sevdiği kuluna en büyük hastalıkları vermezdi. Kur'an-ı Kerim'de adı geçen peygamberlerin hayatlarına baktığımız zaman, okuduğumuz zaman bunu net bir şekilde görüyoruz. Allah Resulü (sav) buyuruyor kî; "en ziyade musibet ve meşakkate giriftar olanlar insanların en iyisi kamilleridir. " buyurmuştur. Belalar, musibetler ve hastalıkların arkasındaki hikmeti ve manalarını yakaladığımız anda en önemli noktaya varacağımızdan şüpheniz olmasın.
Değerli Gönüldaşlarım, yukarıda zikredilen bedeni hastalıklar gibi manevi hastalıklar da vardır. Biz bu kitabımızda manevi hastalıklardan bahsettiğimiz için hastalıkları ikiye ayırdık; maddi ve bedeni - manevi ve ruhsal olarak sınıflandırdık. Hayatımızın içerisindeki en dehşet verici hastalıklar manevi hastalıklardır. En ağır hastalıklar ruhi hastalıklardır, işlemiş olduğumuz her bir günah, kafamıza giren her bir şüphe, kalbimizde, beynimizde ve ruhumuzda derin yaralar açar. Bu onarılmaz yaralar çok uzun ve bazen de ömrün sonuna kadar sürmekte, daha da önemlisi ahiret hayatımızı ve ebedi yurdumuzu tehlikeye atabilir. Bu tür hastalıklara düçâr olanlar Allah'ın zikrinden, Allah'ın ilminden uzaklaşır, ibadet ve taatlarını yerine getiremez hale getirir ve insanı içinden çıkılmaz bir hale sokar, insan için için feryad eder ve bu feryadını hiçkimseye duyuramaz, büyük kalabalıklar içerisinde kendini yalnız ve birbaşına hisseder, işte bu açıdandır ki feryadü figan yerine öncelikli olarak hastalığa düçar olmadan önce önlem almak ve hastalığa yakalandıysak ta onun tedavisi için gayret göstermelidir. İşte bu tür hastalıklar ve tedavi yolları bu kitabın içerisindedir. Her derdin devası Kur'an-ı Kerim, her hastalığın şifası Kur'an-ı kerim'dir. Kur'an-ı Kerim'i okuduğumuz takdir de, anladığımız takdir de, hayatımızda uyguladığımız takdir de Allah Resulü (sav) yolundan gittiğimiz takdir de kurtuluş reçetesini bulduk demektir. Lütfen manevi reçetelere uyalım, manevi ilimlere sarılalım, maneviyattan vazgeçmeyelim ve her daim Allah Azze ve Celle ile birlikte olalım. Değerli Gönüldaşlarım, biz bu kitabı ortaya koyarken onlarca kaynaktan faydalandık ve bu kitap bir araştırma eseridir. Değerli hocalarımızın makalelerinden, araştırmalarından ve daha da önemlisi bu konuda hakikaten ehliyeti olan insanların tecrübelerinden faydalandık, istedik ki sadece kendi bilgimiz le yetinmeyip tüm insanlığa faydalı olabilecek bilgileri alarak sizlerle paylaştık.
Rabbim bütün emeği geçenlerden razı olsun. Özellikle burada insanlarımıza şunu belirtmem gerekir ki; manevi hastalıkların tümünün şifası vardır, önemli olan okumak ve hayatımızda tatbik etmektir. Dinimiz islam büyücüye, sihirbaza, falcıya, kahine, üç kağıtçı cinci hocalara gitmeyi ve onlardan medet ummayı haram kılmıştır. Özellikle büyü ve fal konusunda Dinimiz islam kesin bir çerçeve çizerek; yapanın da, yaptıranın da, inananın da müşrik olacağını ortaya koymuştur. Bu kadar önemli bir kitabı ve bilgileri sizlerle paylaşırken ehl-i sünnet çizgisinin dışına çıkmamaya özen gösterdik. Sizlerinde bu tür felaketlerden uzak kalabilmeniz için en doğru yolun Kur'an ve Sünnet olduğunu anlatmak istedik. Rabbim bizleri doğru yoldan ayırmasın. Gayret bizden muvafakiyet Allah Azze ve Celle'den dir.
- Mehmet Kasadar