Korku ve İlham, Nöbette Ahmatova ve Pasternak'tan Şostakoviç ve Ayzenştayn'a, Stalin Döneminde Rusya'nın Üstatları

Stok Kodu:
9786058210530
Boyut:
13.00x20.00
Sayfa Sayısı:
416
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2018-10
Çeviren:
Ali Erdem Çelebi
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
%25 indirimli
31,48
31,48
9786058210530
554238
Korku ve İlham, Nöbette
Korku ve İlham, Nöbette Ahmatova ve Pasternak'tan Şostakoviç ve Ayzenştayn'a, Stalin Döneminde Rusya'nın Üstatları
31.48

Rekreasyonun her çeşidine tüketici tercihi olarak yaklaştığımız bir çağda, sanat vekültürün, insanın medenileşmesine olan etkisini hafife alıyoruz. Bir diktatörlük, büyük sanateserlerinin etkisinde kalmış olanları, görünüşte itaat etmeye zorlayabilir ama onları, hükümetpropagandasının nihai gerçeklik olduğuna inandıramaz. Ahmatova'nın şiirlerini ya daŞostakoviç'in bestelerini özümsemiş bir Rus, Stalin'in son derece etkili baskı ve zulümsistemiyle bile robota dönüştürülemez. Bariz çaresizliklerine rağmen bu sanatçılar, yaşadıkları dönemlerin tarihinde önemsiz karakterler değil, o tarihin birer parçasıydılar.Rus dilinde yazılmış en güzel şiirlerden bazıları, 1920'li yılların ağır kargaşası ya daStalin'in habis bakışları altında yazıldı. Şostakoviç, Dördüncü, Beşinci ve YedinciSenfonilerini ve diğer uzun soluklu eserlerini Stalin zamanında yazdı; Prokofyev, dünyaklasik müzik repertuarında en popüler çocuk eserlerinden biri olan Peter ve Kurt ilemuhteşem Romeo ve Juliet balesini besteledi, 1930'ların en popüler filmlerinden biri olanAleksandr Nevsky'de Ayzenştayn ile birlikte çalıştı; Bulgakov, Rusya'nın 20. yüzyıldaki enfavori romanı olan Üstat ile Margarita'yı gizlice yazdı; Pasternak, Doktor Jivago'yu veMihail Şolohov, diğer bir muhteşem eser olan Ve Durgun Akardı Don'u yayımladı.“Neden yakınıyorsun?” diye sorardı M. “Şiire yalnızca bu ülkede saygı duyuluyor onuniçin insanları öldürüyorlar.”

- Nadezhda Mandelstam

İlk önce Mayakovski söze girdi. Her zamanki gibi gümbür gümbür sesiyle konuşuyor,yumruğunu masaya indiriyor, o zamanlar yanından hiç ayırmadığı ağır bastonunu yerevuruyordu. Şvedşikov'un Potemkin'i derhal yurt dışında satışa çıkarmasını istedi ve bunu
yapmazsa tarihe bir hain olarak geçeceğini söyledi. Şvedşikov birkaç kez araya girmeye, birşeyler söylemeye çalıştıysa da çabaları boşaydı. Mayakovski konuşmaya başladı mı kimse ağzını açamazdı. Konuşmasının doruk noktası son derece etkileyici oldu. Lafını bitirince odadan çıkmak üzere arkasına döndü.

“Bitirdiniz mi?” dedi Şvedşikov. “Bitirdiyseniz benim de birkaç sözüm olacak.”

Mayakovski kapının ağzında durdu, büyük bir vakarla cevap verdi: “Bitirmedim ve beş yüz yıl daha da bitirmeyeceğim. Şvedşikov'ların biri gelir biri gider ama sanat baki kalır. Bunuunutmayın!”

Mayakovski'nin intiharından dört gün sonra, Mihail Bulgakov'u öğle uykusundanuyandıran telefon Merkez Komite'den geliyordu. Bulgakov bunun bir şaka olduğunu düşündüama hiç komik değildi. Merkez Komite şöyle dursun, Komünist Parti'nin hiçbir kademesindetanıdığı yoktu. O kadar kabuğuna çekilmişti ki, 1929 yılının Temmuz ayında yani on ay öncebütün umutlarını kaybetmiş bir halde Stalin'e bir mektup yazmıştı: “SSCB hükümetiylegörüşmeniz ve Beni, Karım L.Ye. Bulgakova İle (kendisi de bunu istiyor) BirlikteSSCB'den Sınır Dışı Etmeleri talimatı vermeniz için sizden yardım istiyorum. ” Buisteği reddedilince, 28 Mart 1930'da daha uzun bir mektup yazarak talebini tekrarlamıştı.

Uykudan yeni uyanan Bulgakov, saçı başı dağınık, sinirli bir halde telefonu açtı.

“Mihail Afanaseviç Bulgakov?”

“Evet, evet.”

“Yoldaş Stalin sizinle konuşacak.”

“Ne Stalin'i? Stalin mi?”

Hattın diğer ucunda önce bir sessizlik oldu sonra başka birinin Gürcü aksanıyla konuştuğuduyuldu.

Rekreasyonun her çeşidine tüketici tercihi olarak yaklaştığımız bir çağda, sanat vekültürün, insanın medenileşmesine olan etkisini hafife alıyoruz. Bir diktatörlük, büyük sanateserlerinin etkisinde kalmış olanları, görünüşte itaat etmeye zorlayabilir ama onları, hükümetpropagandasının nihai gerçeklik olduğuna inandıramaz. Ahmatova'nın şiirlerini ya daŞostakoviç'in bestelerini özümsemiş bir Rus, Stalin'in son derece etkili baskı ve zulümsistemiyle bile robota dönüştürülemez. Bariz çaresizliklerine rağmen bu sanatçılar, yaşadıkları dönemlerin tarihinde önemsiz karakterler değil, o tarihin birer parçasıydılar.Rus dilinde yazılmış en güzel şiirlerden bazıları, 1920'li yılların ağır kargaşası ya daStalin'in habis bakışları altında yazıldı. Şostakoviç, Dördüncü, Beşinci ve YedinciSenfonilerini ve diğer uzun soluklu eserlerini Stalin zamanında yazdı; Prokofyev, dünyaklasik müzik repertuarında en popüler çocuk eserlerinden biri olan Peter ve Kurt ilemuhteşem Romeo ve Juliet balesini besteledi, 1930'ların en popüler filmlerinden biri olanAleksandr Nevsky'de Ayzenştayn ile birlikte çalıştı; Bulgakov, Rusya'nın 20. yüzyıldaki enfavori romanı olan Üstat ile Margarita'yı gizlice yazdı; Pasternak, Doktor Jivago'yu veMihail Şolohov, diğer bir muhteşem eser olan Ve Durgun Akardı Don'u yayımladı.“Neden yakınıyorsun?” diye sorardı M. “Şiire yalnızca bu ülkede saygı duyuluyor onuniçin insanları öldürüyorlar.”

- Nadezhda Mandelstam

İlk önce Mayakovski söze girdi. Her zamanki gibi gümbür gümbür sesiyle konuşuyor,yumruğunu masaya indiriyor, o zamanlar yanından hiç ayırmadığı ağır bastonunu yerevuruyordu. Şvedşikov'un Potemkin'i derhal yurt dışında satışa çıkarmasını istedi ve bunu
yapmazsa tarihe bir hain olarak geçeceğini söyledi. Şvedşikov birkaç kez araya girmeye, birşeyler söylemeye çalıştıysa da çabaları boşaydı. Mayakovski konuşmaya başladı mı kimse ağzını açamazdı. Konuşmasının doruk noktası son derece etkileyici oldu. Lafını bitirince odadan çıkmak üzere arkasına döndü.

“Bitirdiniz mi?” dedi Şvedşikov. “Bitirdiyseniz benim de birkaç sözüm olacak.”

Mayakovski kapının ağzında durdu, büyük bir vakarla cevap verdi: “Bitirmedim ve beş yüz yıl daha da bitirmeyeceğim. Şvedşikov'ların biri gelir biri gider ama sanat baki kalır. Bunuunutmayın!”

Mayakovski'nin intiharından dört gün sonra, Mihail Bulgakov'u öğle uykusundanuyandıran telefon Merkez Komite'den geliyordu. Bulgakov bunun bir şaka olduğunu düşündüama hiç komik değildi. Merkez Komite şöyle dursun, Komünist Parti'nin hiçbir kademesindetanıdığı yoktu. O kadar kabuğuna çekilmişti ki, 1929 yılının Temmuz ayında yani on ay öncebütün umutlarını kaybetmiş bir halde Stalin'e bir mektup yazmıştı: “SSCB hükümetiylegörüşmeniz ve Beni, Karım L.Ye. Bulgakova İle (kendisi de bunu istiyor) BirlikteSSCB'den Sınır Dışı Etmeleri talimatı vermeniz için sizden yardım istiyorum. ” Buisteği reddedilince, 28 Mart 1930'da daha uzun bir mektup yazarak talebini tekrarlamıştı.

Uykudan yeni uyanan Bulgakov, saçı başı dağınık, sinirli bir halde telefonu açtı.

“Mihail Afanaseviç Bulgakov?”

“Evet, evet.”

“Yoldaş Stalin sizinle konuşacak.”

“Ne Stalin'i? Stalin mi?”

Hattın diğer ucunda önce bir sessizlik oldu sonra başka birinin Gürcü aksanıyla konuştuğuduyuldu.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat