Simone de Beauvoir'ın kaleminden kendi yaşamöyküsünü yayımlamaya devam ediyoruz. Bir Genç Kızın Anıları'yla başladığı yaşamöyküsüne Olgunluk Çağı ile devam eden yazar şimdi 2 cilt olarak yayımlamakta olduğumuz Koşulların Gücü ile de bu anlatısını noktalamaktadır. "Koşulların Gücü" Simone de Beauvoir'ın Jean-Paul Sartre'la yaşadığı ve en büyük yazınsal başarıları sayılan "İkinci Cins"le "Mandarinler"i yazdığı yılları kapsayan dönemin içtenlikli bir dökümünü oluşturmaktadır. Genet, Leduc, Moravia, Giacometti, Koestler, Aron gibi Avrupa'nın önde gelen sanatçılarının kişilikleri ve fikirleri bu sayfalarda bir araya gelmekte, Sartre'la Camus arasındaki tartışmaya yeni bir ışık tutulmaktadır. Bu kitap ayrıca, Berlin hava saldırısı, Vietnam, Süveyş ve -Beauvoir'ın devrimin baharında ziyaret ettiği- Küba'yla Cezayir kurtuluş mücadelesine kendisini korkusuzca adayışının da öyküsüdür. Ancak bu, yazarın en kişisel sorunlarını ve aklını kurcalayan konuları- orta yaşlarda gelen ünü, Nelson Algren'le yaşadığı gönül serüvenini, "yaşamımın kuşku götürmez tek başarısı" diye andığı Sartre'la olan sıradışı ilişkisini, kendisinin ve dostlarının yaşamı ve ölümü üzerine düşüncelerini benzersiz bir kavrayışla gözler önüne sermesi açısından da büyük önem taşımaktadır.
Simone de Beauvoir'ın kaleminden kendi yaşamöyküsünü yayımlamaya devam ediyoruz. Bir Genç Kızın Anıları'yla başladığı yaşamöyküsüne Olgunluk Çağı ile devam eden yazar şimdi 2 cilt olarak yayımlamakta olduğumuz Koşulların Gücü ile de bu anlatısını noktalamaktadır. "Koşulların Gücü" Simone de Beauvoir'ın Jean-Paul Sartre'la yaşadığı ve en büyük yazınsal başarıları sayılan "İkinci Cins"le "Mandarinler"i yazdığı yılları kapsayan dönemin içtenlikli bir dökümünü oluşturmaktadır. Genet, Leduc, Moravia, Giacometti, Koestler, Aron gibi Avrupa'nın önde gelen sanatçılarının kişilikleri ve fikirleri bu sayfalarda bir araya gelmekte, Sartre'la Camus arasındaki tartışmaya yeni bir ışık tutulmaktadır. Bu kitap ayrıca, Berlin hava saldırısı, Vietnam, Süveyş ve -Beauvoir'ın devrimin baharında ziyaret ettiği- Küba'yla Cezayir kurtuluş mücadelesine kendisini korkusuzca adayışının da öyküsüdür. Ancak bu, yazarın en kişisel sorunlarını ve aklını kurcalayan konuları- orta yaşlarda gelen ünü, Nelson Algren'le yaşadığı gönül serüvenini, "yaşamımın kuşku götürmez tek başarısı" diye andığı Sartre'la olan sıradışı ilişkisini, kendisinin ve dostlarının yaşamı ve ölümü üzerine düşüncelerini benzersiz bir kavrayışla gözler önüne sermesi açısından da büyük önem taşımaktadır.