Formel anlamıyla eğitim, tarih boyunca en mühim siyasal meşruiyet araçlarından biri olmuştur. Nitekim Antik çağlardan günümüze okullar, iktidarların arzu ettiği “makbul özneler” inşa etmek gibi bir misyon üstlenmişlerdir. Özellikle modern devletlerde okulların birer ideolojik aygıtlar olduğu doğrudur, fakat bu önerme bir yönüyle de eksiktir. Nasıl ki her hegemonik düzen, karşı-hegemonik sızıntılar zemininde hareket ediyorsa; okullar da bu bütünün bir parçası olarak hegemonik tesirlerden “görece özerk” bir konum işgal ederler. Nihayetinde de eğitim basit bir hegemonik aygıt olmanın aksine, çelişkiye dayalı bir yeniden-üretim alanı olması nedeniyle her an karşı-hegemonik bir girişimin öznelerini üreten bir mekan hüviyetine bürünebilir. Nitekim bu kitapta, Türkiye'nin Köy Enstitüleri ve İmam-Hatip Okulları pratiklerinin sosyo-politik kaynakları sorgulanarak, bu pratiklerin hegemonik ve karşı-hegemonik süreçlerdeki rolleri tartışılmaktadır.
Formel anlamıyla eğitim, tarih boyunca en mühim siyasal meşruiyet araçlarından biri olmuştur. Nitekim Antik çağlardan günümüze okullar, iktidarların arzu ettiği “makbul özneler” inşa etmek gibi bir misyon üstlenmişlerdir. Özellikle modern devletlerde okulların birer ideolojik aygıtlar olduğu doğrudur, fakat bu önerme bir yönüyle de eksiktir. Nasıl ki her hegemonik düzen, karşı-hegemonik sızıntılar zemininde hareket ediyorsa; okullar da bu bütünün bir parçası olarak hegemonik tesirlerden “görece özerk” bir konum işgal ederler. Nihayetinde de eğitim basit bir hegemonik aygıt olmanın aksine, çelişkiye dayalı bir yeniden-üretim alanı olması nedeniyle her an karşı-hegemonik bir girişimin öznelerini üreten bir mekan hüviyetine bürünebilir. Nitekim bu kitapta, Türkiye'nin Köy Enstitüleri ve İmam-Hatip Okulları pratiklerinin sosyo-politik kaynakları sorgulanarak, bu pratiklerin hegemonik ve karşı-hegemonik süreçlerdeki rolleri tartışılmaktadır.