Başımı dayadığım koltuktan kaldırarak camdan dışarı göz attığımda başka bir otobüsü solluyordu. Öteki aracın şöförü bizimkinin ahbabı olmalı ki, kesik kesik korna çalarak selamladı. Saate baktım, dördü çeyrek geçiyordu. Geçen seneki gelişimden hatırladığım kadarıyla, kasabaya varmamıza daha yarım saat olmalı. Yanımdaki köylü tipli kasketli adam, İstanbul'dan çıktığımız andan itibaren horlayarak uyuyor. Koltuğundan yarı beline kadar kaymış başı önünde. Her nefes aldığında ağzının kenarında oluşan tükürük baloncuklarıyla görüntüsü hiç de hoş değil.
Başımı dayadığım koltuktan kaldırarak camdan dışarı göz attığımda başka bir otobüsü solluyordu. Öteki aracın şöförü bizimkinin ahbabı olmalı ki, kesik kesik korna çalarak selamladı. Saate baktım, dördü çeyrek geçiyordu. Geçen seneki gelişimden hatırladığım kadarıyla, kasabaya varmamıza daha yarım saat olmalı. Yanımdaki köylü tipli kasketli adam, İstanbul'dan çıktığımız andan itibaren horlayarak uyuyor. Koltuğundan yarı beline kadar kaymış başı önünde. Her nefes aldığında ağzının kenarında oluşan tükürük baloncuklarıyla görüntüsü hiç de hoş değil.