Zafer Cebeci, yaşama ve aşka yeni bir gözle bakabileceğiniz duygu ve akıl yüklü bir tanıklık ile yeni bir nefes sunuyor satırlarında...
...Buldu sonunda işlemesi kağıttan daha zor çelik yüzeyi. Kirli, paslı tenin içinde parıldayan demir yüreğin serinliğinde içi cız etti! Parmaklarıyla bir dokundu, temiz elleriyle bir sıvazladı, dile geldi gemi. Ondan koca arşınlar olmasını istedi. Geceleri yıldızlara yükselmesini! Suyun üzerinde gezinirken incitmemesini. Dokun kıyısında onu beklemesini. Dorulu atlar gibi bindiğinde sırtına, şaha kalkmasını diledi. İçerde dev bir yürek, yüreğin üzerinde zırhlı elbiseleri! Giydirdiler baştan sona bayramlıkları. Kol kola girdiler, oturdukları sahilin düzlüğünden diğer gemileri seyrettiler. Anlı şanlı tekneleri!
...“Sus!” derler. Yüzyıllardır susarız zaten. Babam bile konuşmazdı doğru dürüst. Dedem hiç. On beş yıl askerlik yapmış savaş yıllarında. Daha ne konuşabilir ki adam? Ne konuşsun istenir? Sevmesini bile bilememiş. Ben sevdim. Bizler sevdik Akil. Ancak yine, “Sus!” derler. Neden susacağım, ne susacağım? Niçin? Utanacak olan kim? Bu insanlar sevmeli. Sevdiğini dile getirebilmeli...
... Suç kimin, bilmiyorduk. Ama gemi yapmamız isteniyordu. Ve biz o gemilerin yapımına yalın ayak, başıkabak başlamış olduk. Hayret ediyorum şimdi. Üstelik yaptık da. En inanılmaz olanı bu.
...İnsanların güldüğünü görmek güzel bir şey! Onların mutlu olduğunu duyumsamak hoş! Biz niçin cennette yaşamayalım? Cennet kimin? Yoksa onun da mı tapusunu dağıttılar bizler görmeden? O denli uyuduk mu?
Zafer Cebeci, yaşama ve aşka yeni bir gözle bakabileceğiniz duygu ve akıl yüklü bir tanıklık ile yeni bir nefes sunuyor satırlarında...
...Buldu sonunda işlemesi kağıttan daha zor çelik yüzeyi. Kirli, paslı tenin içinde parıldayan demir yüreğin serinliğinde içi cız etti! Parmaklarıyla bir dokundu, temiz elleriyle bir sıvazladı, dile geldi gemi. Ondan koca arşınlar olmasını istedi. Geceleri yıldızlara yükselmesini! Suyun üzerinde gezinirken incitmemesini. Dokun kıyısında onu beklemesini. Dorulu atlar gibi bindiğinde sırtına, şaha kalkmasını diledi. İçerde dev bir yürek, yüreğin üzerinde zırhlı elbiseleri! Giydirdiler baştan sona bayramlıkları. Kol kola girdiler, oturdukları sahilin düzlüğünden diğer gemileri seyrettiler. Anlı şanlı tekneleri!
...“Sus!” derler. Yüzyıllardır susarız zaten. Babam bile konuşmazdı doğru dürüst. Dedem hiç. On beş yıl askerlik yapmış savaş yıllarında. Daha ne konuşabilir ki adam? Ne konuşsun istenir? Sevmesini bile bilememiş. Ben sevdim. Bizler sevdik Akil. Ancak yine, “Sus!” derler. Neden susacağım, ne susacağım? Niçin? Utanacak olan kim? Bu insanlar sevmeli. Sevdiğini dile getirebilmeli...
... Suç kimin, bilmiyorduk. Ama gemi yapmamız isteniyordu. Ve biz o gemilerin yapımına yalın ayak, başıkabak başlamış olduk. Hayret ediyorum şimdi. Üstelik yaptık da. En inanılmaz olanı bu.
...İnsanların güldüğünü görmek güzel bir şey! Onların mutlu olduğunu duyumsamak hoş! Biz niçin cennette yaşamayalım? Cennet kimin? Yoksa onun da mı tapusunu dağıttılar bizler görmeden? O denli uyuduk mu?