Yuva, bir kozadır. Kırlangıcın, kunduzun, yaban arısının ve insanın da kozadan bir yuvası vardır. Kimi çamurdan yapar bu yuvayı, kimi çerçöpten, kimi duvardan, demirden. Fakat en makbulü, maharet, arınma ve tertemiz bir aşkla çaba isteyeni ipek böceğininkidir. Ve insan yuvasını kurarken eğer ilham alırsa ipek böceğini, sadece kendininkini değil, tüm ülkeyi dönüştürebilir bir cennete. Ancak bunu yapabilmesi için önce ipek böceğinin hikâyesini bilmesi gerekir. Okuyacağınız bu hikâyede; Anadolu'nun köy ve kasabalarında kaderine terk edilmiş parlak ve yetenekli öğrenciler arasından genç Cumhuriyetin kadroları tarafından titizlikle seçilerek yıllarca özenle yetiştirilmiş öğretmenlerden biridir Şükrü Akyollu. Genç Cumhuriyetin “altın çocukları” gözetiminde Ankara Yüksek Öğretmen Okulunda bilgi, kültür ve memleket ülküsüyle yetiştirilirken kendi Ülkü'süne de kavuşarak birlikte büyük bir aşkın kozasını örmeye başlarlar.
Bursa'nın nüktedan, hoşgörülü ve eğlenmeyi seven kasabası Mustafakemalpaşa'dan yola çıkarak Şükrü ve Ülkü Akyollu çiftinin gerçek yaşamını okuyacağınız bu hikâye; size, ‘öğretmenin' yitirilen değerini hatırlatıp önünde saygıyla eğilmenize neden olacak, eğer gerçekse aşkın evliliklere dar gelmediğini içinizi sızlatarak gösterecek ve büyük bir çaba, hiç tükenmeyen bir arzuyla yaratılan dev bir kozanın içinde dolaştıracaktır. Şayet Cumhuriyet ve de onun kurucusuyla hesabınız hâlâ bitmediyse maalesef bu hikâye sizi, dertten derde düşürecek. Çünkü koza, yoktan var edilerek her türlü düşmanla mücadele sonucu örülmüş ipekten bir ülkedir.
Yuva, bir kozadır. Kırlangıcın, kunduzun, yaban arısının ve insanın da kozadan bir yuvası vardır. Kimi çamurdan yapar bu yuvayı, kimi çerçöpten, kimi duvardan, demirden. Fakat en makbulü, maharet, arınma ve tertemiz bir aşkla çaba isteyeni ipek böceğininkidir. Ve insan yuvasını kurarken eğer ilham alırsa ipek böceğini, sadece kendininkini değil, tüm ülkeyi dönüştürebilir bir cennete. Ancak bunu yapabilmesi için önce ipek böceğinin hikâyesini bilmesi gerekir. Okuyacağınız bu hikâyede; Anadolu'nun köy ve kasabalarında kaderine terk edilmiş parlak ve yetenekli öğrenciler arasından genç Cumhuriyetin kadroları tarafından titizlikle seçilerek yıllarca özenle yetiştirilmiş öğretmenlerden biridir Şükrü Akyollu. Genç Cumhuriyetin “altın çocukları” gözetiminde Ankara Yüksek Öğretmen Okulunda bilgi, kültür ve memleket ülküsüyle yetiştirilirken kendi Ülkü'süne de kavuşarak birlikte büyük bir aşkın kozasını örmeye başlarlar.
Bursa'nın nüktedan, hoşgörülü ve eğlenmeyi seven kasabası Mustafakemalpaşa'dan yola çıkarak Şükrü ve Ülkü Akyollu çiftinin gerçek yaşamını okuyacağınız bu hikâye; size, ‘öğretmenin' yitirilen değerini hatırlatıp önünde saygıyla eğilmenize neden olacak, eğer gerçekse aşkın evliliklere dar gelmediğini içinizi sızlatarak gösterecek ve büyük bir çaba, hiç tükenmeyen bir arzuyla yaratılan dev bir kozanın içinde dolaştıracaktır. Şayet Cumhuriyet ve de onun kurucusuyla hesabınız hâlâ bitmediyse maalesef bu hikâye sizi, dertten derde düşürecek. Çünkü koza, yoktan var edilerek her türlü düşmanla mücadele sonucu örülmüş ipekten bir ülkedir.