Birinci Dünya Savaşını acı kaybettik ve acısını yıllarca çekti halkımız .Asıl savaş, savaş bittikten sonra başladı, açlık sefalet ile boğuştuk yarım asır boyunca.. Savaş sonrası halkımız Hastanesiz, okulsuz, yolsuz, susuz, elektriksiz bütün Türkiye'de yaşayan halkımız açlık ve sefalet ile yıllarca savaşmış ve binlerce çocuk kolera, verem, tifo, kızamık gibi basit hastalıklardan hayatını kaybetmiştir. Her kaybettigimiz çocuğumuz için siyah bir koyun aradik, suçlu birisini elimizde kırık fener aradık, dağ taş, gece gündüz demeden aradık suçluları, ama asıl suçlu bizdik ama bunu hep görmezden geldik ve bu vurdumduymaz tutumumuz çocuklarımızın ölümüne sebep oldu.
Herşeyi başkalarından bekledik, koyunlarımızı kurtlar yiyince bile dert yandık, karanlıga tüfegi doğrultmaktan kurdun ağzını bağlamak istedik düslerimizde. Akla hayale gelmez hatalar yaptık ama hesabını vermedik bu güne kadar. Kendimizden hesap sormadık, hep öcü gibi korktuk kendimize bir tane soru olsun yöneltmekten. Neydi bunun anlamı imgemizde? Kendimize bir tane olsun soru yöneltmedik, asırlarca bu gelegelmis memleketimizde.
Nasıl yaşadık o zamanlar, hayat sartlarimiz nasıldı, biribirimize karşı sevgi ve saygımız nasıldı, konu komşu ilişkileri, arkadaşlıklar nasıldı?
Halkımız nasıl yaşadı, bütün bu zorluklara karşı azimli, yürekli. Mizah, uysal halkımızın doğaya ve hayvanlara, gökyüzüne karşı sevgisi sansürsüz ve çıplak ifadeler ile anlatılmaktadır Kücük Kızın Şahini kitabında.
Boynu bükük döndük ahşap evlerimize mezardan, lambalarımız salmadı ışık etrafa, kelebekler uçuştu gaz lambalarımızın etrafında, ordan buraya...
Sefalet içerisinde yaşadık ama unutmadık ölen çocuklarımızı,
Fiziken aramızda olmasalar da analım onları, yaşatalım ölen bebeklerimizi.
Halkımıza saygılarımla sunar toplumumuza yararlı bir eser olmasını dilerim.
Birinci Dünya Savaşını acı kaybettik ve acısını yıllarca çekti halkımız .Asıl savaş, savaş bittikten sonra başladı, açlık sefalet ile boğuştuk yarım asır boyunca.. Savaş sonrası halkımız Hastanesiz, okulsuz, yolsuz, susuz, elektriksiz bütün Türkiye'de yaşayan halkımız açlık ve sefalet ile yıllarca savaşmış ve binlerce çocuk kolera, verem, tifo, kızamık gibi basit hastalıklardan hayatını kaybetmiştir. Her kaybettigimiz çocuğumuz için siyah bir koyun aradik, suçlu birisini elimizde kırık fener aradık, dağ taş, gece gündüz demeden aradık suçluları, ama asıl suçlu bizdik ama bunu hep görmezden geldik ve bu vurdumduymaz tutumumuz çocuklarımızın ölümüne sebep oldu.
Herşeyi başkalarından bekledik, koyunlarımızı kurtlar yiyince bile dert yandık, karanlıga tüfegi doğrultmaktan kurdun ağzını bağlamak istedik düslerimizde. Akla hayale gelmez hatalar yaptık ama hesabını vermedik bu güne kadar. Kendimizden hesap sormadık, hep öcü gibi korktuk kendimize bir tane soru olsun yöneltmekten. Neydi bunun anlamı imgemizde? Kendimize bir tane olsun soru yöneltmedik, asırlarca bu gelegelmis memleketimizde.
Nasıl yaşadık o zamanlar, hayat sartlarimiz nasıldı, biribirimize karşı sevgi ve saygımız nasıldı, konu komşu ilişkileri, arkadaşlıklar nasıldı?
Halkımız nasıl yaşadı, bütün bu zorluklara karşı azimli, yürekli. Mizah, uysal halkımızın doğaya ve hayvanlara, gökyüzüne karşı sevgisi sansürsüz ve çıplak ifadeler ile anlatılmaktadır Kücük Kızın Şahini kitabında.
Boynu bükük döndük ahşap evlerimize mezardan, lambalarımız salmadı ışık etrafa, kelebekler uçuştu gaz lambalarımızın etrafında, ordan buraya...
Sefalet içerisinde yaşadık ama unutmadık ölen çocuklarımızı,
Fiziken aramızda olmasalar da analım onları, yaşatalım ölen bebeklerimizi.
Halkımıza saygılarımla sunar toplumumuza yararlı bir eser olmasını dilerim.