Hüsn ü Aşk, kuğunun, yani medeniyetimizin son güzel sarkışıydı. Galib bu şarkıyı Sultan III. Selim, Hattat Mustafa Rakım ve Dede Efendi'yle birlikte söyledi ve sustu. Söz artık "Nasıl bu taze maarifle eskiler alayim" diyenlerdeydi. Ancak, beş yüz yıllık birikimiyle karşılarında bir heyula gibi duran ve inanılmaz zenginliklere sahip olan divan şiiri, Galibin getirip bıraktığı parıltılı noktada hala gözleri kamaştırıyordu.
Bu şiirin asla ölmeyen bir tarafı vardı; şiirimizin damarlarında bir usare gibi, Tanzimat şairlerinin pek farkına varamadıkları bir akışkanlıkla, fırsat bulur bulmaz yepyeni bir hayatiyetle gün ışığına çıkmak üzere dolaşıyordu. Bu saf şiir usaresi Şeyh Gâlib şiirinin imbiğinde damıtılmıştı.
Hüsn ü Aşk, kuğunun, yani medeniyetimizin son güzel sarkışıydı. Galib bu şarkıyı Sultan III. Selim, Hattat Mustafa Rakım ve Dede Efendi'yle birlikte söyledi ve sustu. Söz artık "Nasıl bu taze maarifle eskiler alayim" diyenlerdeydi. Ancak, beş yüz yıllık birikimiyle karşılarında bir heyula gibi duran ve inanılmaz zenginliklere sahip olan divan şiiri, Galibin getirip bıraktığı parıltılı noktada hala gözleri kamaştırıyordu.
Bu şiirin asla ölmeyen bir tarafı vardı; şiirimizin damarlarında bir usare gibi, Tanzimat şairlerinin pek farkına varamadıkları bir akışkanlıkla, fırsat bulur bulmaz yepyeni bir hayatiyetle gün ışığına çıkmak üzere dolaşıyordu. Bu saf şiir usaresi Şeyh Gâlib şiirinin imbiğinde damıtılmıştı.