Abdülaziz ed-Debbağ Hazretleri şöyle buyurur:
Kuranı dinleyip onun yüksek manalarını kalbi üzerine akıtan herkes kesin olarak idrak eder ki o, ancak Cenab-ı Rabbul-alemin Hazretlerinin kelamıdır. Çünkü Kurandaki azamet ve satvet, ancak Rububiyet azameti ve uluhiyet satvetidir. Aklını kullanan zeki bir insan, önce hükümdarın, sonra da halkın sözlerini dinlese, sultanın sözlerinde, diğerlerinden farklı bir nefesin olduğunu hemen farkeder. Hatta ama bir insanın bir topluluğa geldiğini farzedelim, sultan da onların arasında gizlenmiş bulunsun. Bu insanlar sırayla konuşurken, ama, sultanın sözünü derhal farkeder.
İkisi de sonradan yaratılmış olan insanların sözleri arasındaki fark böyle olursa, beşer sözü ile Cenab-ı Hakkın kadim kelamı arasındaki fark nasıl olur acaba! Nitekim sahabe-i kiram Kurandan hareketle Rablerini tanıdılar, Onun sıfatlarını idrak ettiler, rubûbiyetine layık olan şeyleri bütün hatlarıyla bilip tasdik ettiler. Böylece Kuran-ı Kerimi dinlemek onları, Cenab-ı Hakkı yakinen tanımaya götürdü. Bu, onlar için gözleriyle görmek, kalpleriyle müşahade edip sıhhatli bir şekilde anlamak yerine geçti. O kadar ki Cenab-ı Hak onlara göre, yanlarında ve meclislerinde her şeyden daha yakın hale geldi. Hiç kimseye yanında ve meclisinde bulunan arkadaşı meçhul değildir.
Abdülaziz ed-Debbağ Hazretleri şöyle buyurur:
Kuranı dinleyip onun yüksek manalarını kalbi üzerine akıtan herkes kesin olarak idrak eder ki o, ancak Cenab-ı Rabbul-alemin Hazretlerinin kelamıdır. Çünkü Kurandaki azamet ve satvet, ancak Rububiyet azameti ve uluhiyet satvetidir. Aklını kullanan zeki bir insan, önce hükümdarın, sonra da halkın sözlerini dinlese, sultanın sözlerinde, diğerlerinden farklı bir nefesin olduğunu hemen farkeder. Hatta ama bir insanın bir topluluğa geldiğini farzedelim, sultan da onların arasında gizlenmiş bulunsun. Bu insanlar sırayla konuşurken, ama, sultanın sözünü derhal farkeder.
İkisi de sonradan yaratılmış olan insanların sözleri arasındaki fark böyle olursa, beşer sözü ile Cenab-ı Hakkın kadim kelamı arasındaki fark nasıl olur acaba! Nitekim sahabe-i kiram Kurandan hareketle Rablerini tanıdılar, Onun sıfatlarını idrak ettiler, rubûbiyetine layık olan şeyleri bütün hatlarıyla bilip tasdik ettiler. Böylece Kuran-ı Kerimi dinlemek onları, Cenab-ı Hakkı yakinen tanımaya götürdü. Bu, onlar için gözleriyle görmek, kalpleriyle müşahade edip sıhhatli bir şekilde anlamak yerine geçti. O kadar ki Cenab-ı Hak onlara göre, yanlarında ve meclislerinde her şeyden daha yakın hale geldi. Hiç kimseye yanında ve meclisinde bulunan arkadaşı meçhul değildir.