Bizim bu çalışmada savunacağımız anlayışa göre Kur'ân, yazılı bir metin değil, sözlü bir “hitap” olarak okunmalı ve “konuşmacı-muhatap” diyaloğu çerçevesinde anlaşılmalıdır. Takdir edileceği üzere bu diyaloğun bir yarısı, elimizde mevcut olan Kur'ân metninde yer alıyorken, diğer yarısı Hz. Peygamber'in sîretindedir. Bu nedenle vahyin mesajını kendi diyalojik bütünlüğü içinde anlayabilmek için, onun sadece “yazılı metin olarak” bütünlüğüne, yani siyak-sibak ilişkisine değil, aynı zamanda ve daha da önemli olmak üzere, “hitap-muhatap” bütünlüğüne dikkat etmek elzemdir. Bunun yegane yolu ise, vahyin inzâl edildiği ortamı bizlere resmeden rivâyet malzemesinin hakkını vermek, sahabe ve tabiûn alimlerinden nakledilen görüşlere öncelik tanımak ve her bir âyetin nüzûl döneminde ne gibi bir soruya ya da soruna karşılık geldiğini tespit etmeye çalışmaktır.
Bizim bu çalışmada savunacağımız anlayışa göre Kur'ân, yazılı bir metin değil, sözlü bir “hitap” olarak okunmalı ve “konuşmacı-muhatap” diyaloğu çerçevesinde anlaşılmalıdır. Takdir edileceği üzere bu diyaloğun bir yarısı, elimizde mevcut olan Kur'ân metninde yer alıyorken, diğer yarısı Hz. Peygamber'in sîretindedir. Bu nedenle vahyin mesajını kendi diyalojik bütünlüğü içinde anlayabilmek için, onun sadece “yazılı metin olarak” bütünlüğüne, yani siyak-sibak ilişkisine değil, aynı zamanda ve daha da önemli olmak üzere, “hitap-muhatap” bütünlüğüne dikkat etmek elzemdir. Bunun yegane yolu ise, vahyin inzâl edildiği ortamı bizlere resmeden rivâyet malzemesinin hakkını vermek, sahabe ve tabiûn alimlerinden nakledilen görüşlere öncelik tanımak ve her bir âyetin nüzûl döneminde ne gibi bir soruya ya da soruna karşılık geldiğini tespit etmeye çalışmaktır.