Kur'ân'da Din Adamları konusunu araştırmamızın en önemli sebeplerinden biri; insanlar arasında kabul gören sınıflandırmalardır. İnsanların çok az bir kısmı bu sınıflandırmalara karşı büyük mücadele içerisindedirler. Biz de kendimizi bunlar arasında görmekteyiz. Gerçekten insanlar arasında gözetilen etnik kimlik, din ve makam temelli ayrımlar insanlar arasında her türlü olumsuzluğu beraberinde getirmektedir. Daha büyük sorun ise insanların “din adamı” ve “dünya adamı”, siyasi alanda “laik” ve “şeriatçı” gibi farklı sınıflara bölünmesidir ki, bu da onların din hakkında yeterli bilgiye sahip olmadıklarını göstermektedir. Belirttiğimiz bu hususlar bizi bu konunun araştırılması gerektiği kanaatine sevketti.
Kur'an-ı Kerim, her kesimden insana hitap eden bir Kitaptır. Sunduğu bilgiler farklı dinlerle, kabilelerle, şahıslarla ilgili olmakla birlikte, Onun muhatabı bütün bir insanlıktır. Kur'ân'ın bu bildirilerinden herkesin örnek, ibret ve ders alması gerekmektedir. İnsanlar bunu önemsemedikleri takdirde tarihteki hatalarını tekrarlamış olurlar.
Asırlardır insanlar Allah tarafından elçisi vasıtasıyla sunduğu dini, kitabı bir kenara atarak kendi din adamlarının yorumlarıyla oluşturdukları dini ve mezhepleri kabullenmişlerdir. Eskiden olduğu gibi günümüz insanlarının da büyük bir kısmı din adamlarının eliyle oluşan bir din ve mezhep bataklığında yüzmektedirler. Bir zamanlar biz de bu bataklığın ortasında idik. Çok şükür Allah'ın inayeti ve temiz kalan Kitabı (Kur'ân) sayesinde tamamen olmasa da bundan kurtulduğumuzu düşünüyoruz. Daha bu Kitapla yıkanacak ve temizlenecek çok yönlerimiz vardır.
Bilindiği gibi; biz de atalarımız gibi aynı dünyada ve aynı şeylerle imtahan edilmekteyiz. Bizim gideceğimiz ve gittiğimiz yolu bizden öncekiler gitmişlerdir. Bu sebeple onların nerede yanıldıklarını, hata ettiklerini ve yoldan çıktıklarını görmemiz gerekir. Yoksa atalarımızın düştükleri hatayı bizim de tekrar etmemiz kaçınılmazdır. Bunu yapmamamız için Kur'ân'ın başında yerleşen ve günde beş defa namazda okumamız emredilen Fatiha sûresini iyi anlamamız gerekmektedir. Bu sûrenin namazın her rekâtında tekrarlanmasının en önemli sebeplerinden biri belki de bu olsa gerektir. Resulullah (s.a.v.) de bu sûrenin son kısmında ifade edilen “Bizi sapıtmış ve gazaba uğramışların yolunda eyleme.” sözünden kastın; bizden önceeskilerin hatalarına düşmüş “Ehli kitap” olduğunu rivayet eder.
İki bölümden oluşan tezimizde öncelikle “Din” ve “Din adamı” kavramlarının tanımları, doğuş ve tarihi süreç içerisindeki algılanışlarından bahsedilmiş; farklı dinlerin ve din adamları oluşumunun ve gelişiminin kısa tasnifi sunulmuştur. Özellikle, “din adamı” kavramını Kur'ân-ı Kerîm ekseninde ele almaya ve aynı zamanda Kur'ân'dan önceki Tevrat ve İncil gibi ilahi kitapların konuya bakışını da özetlemeye çalıştık. Tezimiz dinler tarihi alanında yapılan bir çalışma olmadığı için, fazlaca teferruata girilmeden Kur'ân'da geçen din adamlarının kimler olduğu, onların isimleri ve sınıfları hakkında öz bilgiler vermeye gayret ettik.
İkinci bölümde ise, Kur'ân'da din adamı sınıfından ve İslâm'da din adamı sınıfının olup olmamasından bahsedilmeye çalışılmıştır. Dini görevlerini yürüten Müslümanlarla din adamları arasındaki farklılıkların neler olduğu, din adamlığının zamanla Müslümanlara sirâyetinin tezahürleri ele alınmış ve aradaki benzerliklere işaret edilmiştir. Tezimizin en önemli konularından biri ise, bu zamana kadar fazla eleştirisi yapılmayan ve İslâm'da olmadığı halde sonradan ortaya çıkarılan Müslüman din adamı varlığından bahsedilmeye çalışılmasıdır. Din adamlarının din adına yaptıkları; Allah-ü Teâlâ'nın bu konudaki ikazları, uyarıları ve din adamlarının tarihi süreç içerisinde insanlara sunduğu dinden bahsedilmekte ve nihâyet tezimiz, sonuç ve değerlendirme ile sonlanmaktadır.
Çalışmamızı gözden geçirip kendi teşvik ve katkılarını bize sunan danışman hocam Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Akyüzoğlu'na teşekkür ediyorum.
Kur'ân'da Din Adamları konusunu araştırmamızın en önemli sebeplerinden biri; insanlar arasında kabul gören sınıflandırmalardır. İnsanların çok az bir kısmı bu sınıflandırmalara karşı büyük mücadele içerisindedirler. Biz de kendimizi bunlar arasında görmekteyiz. Gerçekten insanlar arasında gözetilen etnik kimlik, din ve makam temelli ayrımlar insanlar arasında her türlü olumsuzluğu beraberinde getirmektedir. Daha büyük sorun ise insanların “din adamı” ve “dünya adamı”, siyasi alanda “laik” ve “şeriatçı” gibi farklı sınıflara bölünmesidir ki, bu da onların din hakkında yeterli bilgiye sahip olmadıklarını göstermektedir. Belirttiğimiz bu hususlar bizi bu konunun araştırılması gerektiği kanaatine sevketti.
Kur'an-ı Kerim, her kesimden insana hitap eden bir Kitaptır. Sunduğu bilgiler farklı dinlerle, kabilelerle, şahıslarla ilgili olmakla birlikte, Onun muhatabı bütün bir insanlıktır. Kur'ân'ın bu bildirilerinden herkesin örnek, ibret ve ders alması gerekmektedir. İnsanlar bunu önemsemedikleri takdirde tarihteki hatalarını tekrarlamış olurlar.
Asırlardır insanlar Allah tarafından elçisi vasıtasıyla sunduğu dini, kitabı bir kenara atarak kendi din adamlarının yorumlarıyla oluşturdukları dini ve mezhepleri kabullenmişlerdir. Eskiden olduğu gibi günümüz insanlarının da büyük bir kısmı din adamlarının eliyle oluşan bir din ve mezhep bataklığında yüzmektedirler. Bir zamanlar biz de bu bataklığın ortasında idik. Çok şükür Allah'ın inayeti ve temiz kalan Kitabı (Kur'ân) sayesinde tamamen olmasa da bundan kurtulduğumuzu düşünüyoruz. Daha bu Kitapla yıkanacak ve temizlenecek çok yönlerimiz vardır.
Bilindiği gibi; biz de atalarımız gibi aynı dünyada ve aynı şeylerle imtahan edilmekteyiz. Bizim gideceğimiz ve gittiğimiz yolu bizden öncekiler gitmişlerdir. Bu sebeple onların nerede yanıldıklarını, hata ettiklerini ve yoldan çıktıklarını görmemiz gerekir. Yoksa atalarımızın düştükleri hatayı bizim de tekrar etmemiz kaçınılmazdır. Bunu yapmamamız için Kur'ân'ın başında yerleşen ve günde beş defa namazda okumamız emredilen Fatiha sûresini iyi anlamamız gerekmektedir. Bu sûrenin namazın her rekâtında tekrarlanmasının en önemli sebeplerinden biri belki de bu olsa gerektir. Resulullah (s.a.v.) de bu sûrenin son kısmında ifade edilen “Bizi sapıtmış ve gazaba uğramışların yolunda eyleme.” sözünden kastın; bizden önceeskilerin hatalarına düşmüş “Ehli kitap” olduğunu rivayet eder.
İki bölümden oluşan tezimizde öncelikle “Din” ve “Din adamı” kavramlarının tanımları, doğuş ve tarihi süreç içerisindeki algılanışlarından bahsedilmiş; farklı dinlerin ve din adamları oluşumunun ve gelişiminin kısa tasnifi sunulmuştur. Özellikle, “din adamı” kavramını Kur'ân-ı Kerîm ekseninde ele almaya ve aynı zamanda Kur'ân'dan önceki Tevrat ve İncil gibi ilahi kitapların konuya bakışını da özetlemeye çalıştık. Tezimiz dinler tarihi alanında yapılan bir çalışma olmadığı için, fazlaca teferruata girilmeden Kur'ân'da geçen din adamlarının kimler olduğu, onların isimleri ve sınıfları hakkında öz bilgiler vermeye gayret ettik.
İkinci bölümde ise, Kur'ân'da din adamı sınıfından ve İslâm'da din adamı sınıfının olup olmamasından bahsedilmeye çalışılmıştır. Dini görevlerini yürüten Müslümanlarla din adamları arasındaki farklılıkların neler olduğu, din adamlığının zamanla Müslümanlara sirâyetinin tezahürleri ele alınmış ve aradaki benzerliklere işaret edilmiştir. Tezimizin en önemli konularından biri ise, bu zamana kadar fazla eleştirisi yapılmayan ve İslâm'da olmadığı halde sonradan ortaya çıkarılan Müslüman din adamı varlığından bahsedilmeye çalışılmasıdır. Din adamlarının din adına yaptıkları; Allah-ü Teâlâ'nın bu konudaki ikazları, uyarıları ve din adamlarının tarihi süreç içerisinde insanlara sunduğu dinden bahsedilmekte ve nihâyet tezimiz, sonuç ve değerlendirme ile sonlanmaktadır.
Çalışmamızı gözden geçirip kendi teşvik ve katkılarını bize sunan danışman hocam Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Akyüzoğlu'na teşekkür ediyorum.