Peygamberler, hak yolunun kılavuzlarıdır. Onlara tâbi olanlar, dünya ve âhiret saadetine ermişler, âsi olanlar ise şeytanların peşinde ebedî felâkete sürüklenmişlerdir.
Şer cephesinin elebaşıları olan Nemrutlar, Firavunlar ve benzerleri, insanlığı, karanlıklara, yanıp sönen arzuların, ihtirasların kölesi olmaya çağırırlarken, fazilet cephesinin önderleri peygamberler de aydınlıklara ve gerçek bir hayata dâvet etmişlerdir. Birinciler miras olarak; inkâr, kölelik, düşmanlık ve cehalet, İkinciler ise; îman, şahsiyet, sevgi ve merhamet bırakmışlardır.
Hayatlarını insanların hidayet ve saâdetine adayan peygamberler, sevilip sayılmaya en lâyık kimselerdir. Yaptıkları mücadelelerde hiçbir maddî menfaat gözetmeyen, sevgi, merhamet ve fedakârlık timsali olan peygamberler, beşeriyyetin mânevî önderleri olarak daima gönüllerde müstesna bir yer işgal edeceklerdir. Gösteriş ve debdebeden uzak olarak çalışmış, almak için değil, vermek için; yaşamak için değil, yaşatmak için gelmiş olan bu mübarek insanlar bizim mânâ âlemimizin nur kaynaklarıdır. Yolumuz onlarla aydınlanıyor, yönümüz onlarla tayin ediliyor.
Hak ve bâtılın kervanı dün olduğu gibi bugün de mücâdelelerle dolu olarak yoluna devam ettiğine göre hak yolunun yolcuları olarak bu yolun kılavuzlarını ve özellikle de son kılavuz olan Hz. Muhammed (s.a.v)'i tanımak zorundayız.
Başarımız, onları iyi tanıyıp onlara iyi tâbi olmaya bağlıdır.
Kurân-ı Kerîm, onların hayat ve mücâdelelerini anlatan âyetlerle doludur. Onların hayatları, devrini tamamlamış kuru bir mâzi veya mücerred bir hâtıra değildir. Bilâkis, hâlâ yaşanan bir hayat ve içiçe olduğumuz bir vâkıadır. Zaman bütündür. İnsan, hâtıralarıyla mâzi, yaşayışıyla hâl
ve ümitleriyle de istikbâldir. Bu bütün olan hayatın, ibret verici ve mücadelemize güç katıcı bütün unsurlarından faydalanmamız gerekir. Bu itibarla onların hayat ve mücadelelerini hayatımıza aktarmak ve onlardan kuvvet almak zorundayız. Kuran'ın onlardan bahsedişi sırf tarih ve sohbet zevkimizi tatmin için değildir.
İşte bu anlayışla bu kitabın müellifi peygamberlerin hayatını kaleme almış, onların kıssalarını günümüzün yaşanan vâkıaları hâlinde bize sunmuş, kısaca onlarla bizi bütünleştirmiştir.
Peygamberler, hak yolunun kılavuzlarıdır. Onlara tâbi olanlar, dünya ve âhiret saadetine ermişler, âsi olanlar ise şeytanların peşinde ebedî felâkete sürüklenmişlerdir.
Şer cephesinin elebaşıları olan Nemrutlar, Firavunlar ve benzerleri, insanlığı, karanlıklara, yanıp sönen arzuların, ihtirasların kölesi olmaya çağırırlarken, fazilet cephesinin önderleri peygamberler de aydınlıklara ve gerçek bir hayata dâvet etmişlerdir. Birinciler miras olarak; inkâr, kölelik, düşmanlık ve cehalet, İkinciler ise; îman, şahsiyet, sevgi ve merhamet bırakmışlardır.
Hayatlarını insanların hidayet ve saâdetine adayan peygamberler, sevilip sayılmaya en lâyık kimselerdir. Yaptıkları mücadelelerde hiçbir maddî menfaat gözetmeyen, sevgi, merhamet ve fedakârlık timsali olan peygamberler, beşeriyyetin mânevî önderleri olarak daima gönüllerde müstesna bir yer işgal edeceklerdir. Gösteriş ve debdebeden uzak olarak çalışmış, almak için değil, vermek için; yaşamak için değil, yaşatmak için gelmiş olan bu mübarek insanlar bizim mânâ âlemimizin nur kaynaklarıdır. Yolumuz onlarla aydınlanıyor, yönümüz onlarla tayin ediliyor.
Hak ve bâtılın kervanı dün olduğu gibi bugün de mücâdelelerle dolu olarak yoluna devam ettiğine göre hak yolunun yolcuları olarak bu yolun kılavuzlarını ve özellikle de son kılavuz olan Hz. Muhammed (s.a.v)'i tanımak zorundayız.
Başarımız, onları iyi tanıyıp onlara iyi tâbi olmaya bağlıdır.
Kurân-ı Kerîm, onların hayat ve mücâdelelerini anlatan âyetlerle doludur. Onların hayatları, devrini tamamlamış kuru bir mâzi veya mücerred bir hâtıra değildir. Bilâkis, hâlâ yaşanan bir hayat ve içiçe olduğumuz bir vâkıadır. Zaman bütündür. İnsan, hâtıralarıyla mâzi, yaşayışıyla hâl
ve ümitleriyle de istikbâldir. Bu bütün olan hayatın, ibret verici ve mücadelemize güç katıcı bütün unsurlarından faydalanmamız gerekir. Bu itibarla onların hayat ve mücadelelerini hayatımıza aktarmak ve onlardan kuvvet almak zorundayız. Kuran'ın onlardan bahsedişi sırf tarih ve sohbet zevkimizi tatmin için değildir.
İşte bu anlayışla bu kitabın müellifi peygamberlerin hayatını kaleme almış, onların kıssalarını günümüzün yaşanan vâkıaları hâlinde bize sunmuş, kısaca onlarla bizi bütünleştirmiştir.