Ortadoğu'nun modern hurafeleri, büyük ölçüde Kürtler üzerine kurulmuştur.
Ortadoğu hukuk düzenleri, her şeyden önce Kürdleri, kendi “doğusu” olarak görmüştür.
Buna göre, geri kalmışlık, feodal kültür, cehâlet ve ilkel aşiretlerden oluştuğu düşünülen bu “doğulu yapı”, Ortadoğu'nun her bir ülkesinin modern hukuk düzenlerinin bekçiliğini yaptığı müdahaleler sayesinde geride bırakılacak ve Kürtler, içine düşmüş oldukları vahim insanlık durumundan “kurtarılacak”tır.
Bu nedenle Kürtler için minnet duymak isyan etmekten daha ahlâkidir.
Ortadoğu düzenleri ve özelde de Türkiye hukuku, bu sözde ahlâkî tutumu, Kürtlere dayatmak üzerine kurulmuştur. Ortadoğu'nun hukuk düzenleri, işte bu nedenle Yersiz ve İçeriksiz bir kibirlerini besleyecek öyküler üretmektedir. Ortadoğu'nun modern hurafeleri işte bu Yersiz ve İçeriksiz kibirden doğmuştur.
Hâlbuki Kürtlerin tarihi, kültürü ve dili gibi hukuku ve anayasal tecrübeleri de gerçekte Ortadoğu'nun tek gerçek “batısı” olduğunu göstermektedir.
Yurttaşlığı ayakta tutacak somut tecrübe O'nlardadır.
Eşitlik ve özgürlük, O'nlar tarafından talep edilmektedir. Hak onların eylemlerinde yaşamaktadır. O'nların hak mücadeleleri, Ortadoğu hukuk düzenlerinin o malûm içeriksiz kibirle ayakta durabildiğini de kanıtlamaktadır.
Gerçekte kendi gerilik, cehâlet ve modern aşiret klikleriyle siyasal-hukuksal hayatlarını ayakta tutan Ortadoğu düzenlerinin bütün o hurafeleri yeniden üretmekten başka çareleri de olmayacaktır kuşkusuz.
Bu kitap genel olarak Ortadoğu'da ve özelde ise Türkiye'de Kürt mücadelesinin-Kürt hak hareketinin egemen güçlerce dayatılmış anlamları nasıl tuzla buz ettiğini göstermek üzere yazılmıştır…
Ortadoğu'nun modern hurafeleri, büyük ölçüde Kürtler üzerine kurulmuştur.
Ortadoğu hukuk düzenleri, her şeyden önce Kürdleri, kendi “doğusu” olarak görmüştür.
Buna göre, geri kalmışlık, feodal kültür, cehâlet ve ilkel aşiretlerden oluştuğu düşünülen bu “doğulu yapı”, Ortadoğu'nun her bir ülkesinin modern hukuk düzenlerinin bekçiliğini yaptığı müdahaleler sayesinde geride bırakılacak ve Kürtler, içine düşmüş oldukları vahim insanlık durumundan “kurtarılacak”tır.
Bu nedenle Kürtler için minnet duymak isyan etmekten daha ahlâkidir.
Ortadoğu düzenleri ve özelde de Türkiye hukuku, bu sözde ahlâkî tutumu, Kürtlere dayatmak üzerine kurulmuştur. Ortadoğu'nun hukuk düzenleri, işte bu nedenle Yersiz ve İçeriksiz bir kibirlerini besleyecek öyküler üretmektedir. Ortadoğu'nun modern hurafeleri işte bu Yersiz ve İçeriksiz kibirden doğmuştur.
Hâlbuki Kürtlerin tarihi, kültürü ve dili gibi hukuku ve anayasal tecrübeleri de gerçekte Ortadoğu'nun tek gerçek “batısı” olduğunu göstermektedir.
Yurttaşlığı ayakta tutacak somut tecrübe O'nlardadır.
Eşitlik ve özgürlük, O'nlar tarafından talep edilmektedir. Hak onların eylemlerinde yaşamaktadır. O'nların hak mücadeleleri, Ortadoğu hukuk düzenlerinin o malûm içeriksiz kibirle ayakta durabildiğini de kanıtlamaktadır.
Gerçekte kendi gerilik, cehâlet ve modern aşiret klikleriyle siyasal-hukuksal hayatlarını ayakta tutan Ortadoğu düzenlerinin bütün o hurafeleri yeniden üretmekten başka çareleri de olmayacaktır kuşkusuz.
Bu kitap genel olarak Ortadoğu'da ve özelde ise Türkiye'de Kürt mücadelesinin-Kürt hak hareketinin egemen güçlerce dayatılmış anlamları nasıl tuzla buz ettiğini göstermek üzere yazılmıştır…