Yirminci yüzyılın son çeyreğinde varlığını ve etkisini göstermeye başlayan küreselleşme, yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğinde etkisini daha da belirginleştirmektedir. Küreselleşme sürecinde iletişime dayalı, ekonomik, kültürel ve siyasal etkenler bütünleşerek toplumsal olgulardaki değişim/dönüşüm hızla gerçekleşmektedir. Halkla ilişkiler, yeni iletişim teknolojilerinin kapasitesini etkin kullanarak küreselleşme sürecini hızlandırmakta; buna karşılık, küreselleşme süreci de halkla ilişkiler iletişimini stratejik bağlamda daha etkin olmaya sevk etmektedir. Küreselleşme ve halkla ilişkiler arasındaki ilişkiye odaklanan bu eserde, Foucault'un gözetim, bilgi-iktidar kavramları eksenindeki görüşleri, Hardt ve Negri'nin İmparatorluk kurgusu, Baudrillard'ın simülasyon kuramı, Althusser'in ideoloji kapsamındaki kuramsal yaklaşımı eşliğinde ve güncel verilerin göstergeleriyle bir tartışma geliştirilmektedir. Bu eserin, halkla ilişkilerin kuramsal gelişimine katkı sağlaması hedeflenmektedir.
Yirminci yüzyılın son çeyreğinde varlığını ve etkisini göstermeye başlayan küreselleşme, yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğinde etkisini daha da belirginleştirmektedir. Küreselleşme sürecinde iletişime dayalı, ekonomik, kültürel ve siyasal etkenler bütünleşerek toplumsal olgulardaki değişim/dönüşüm hızla gerçekleşmektedir. Halkla ilişkiler, yeni iletişim teknolojilerinin kapasitesini etkin kullanarak küreselleşme sürecini hızlandırmakta; buna karşılık, küreselleşme süreci de halkla ilişkiler iletişimini stratejik bağlamda daha etkin olmaya sevk etmektedir. Küreselleşme ve halkla ilişkiler arasındaki ilişkiye odaklanan bu eserde, Foucault'un gözetim, bilgi-iktidar kavramları eksenindeki görüşleri, Hardt ve Negri'nin İmparatorluk kurgusu, Baudrillard'ın simülasyon kuramı, Althusser'in ideoloji kapsamındaki kuramsal yaklaşımı eşliğinde ve güncel verilerin göstergeleriyle bir tartışma geliştirilmektedir. Bu eserin, halkla ilişkilerin kuramsal gelişimine katkı sağlaması hedeflenmektedir.