İçinde bulunduğumuz yüzyılda, ülkeler ve bölgeler arasındaki mesafelerin giderek ortadan kalktığını görmekteyiz. Ülkelerin birbirine yaklaşmaları, coğrafik sınırların ortadan kalkması, ülkelerin siyasal, sosyal, ekonomik, hukuki ve kültürel açıdan yakınlaşmaları günümüzde, küreselleşme kavramı ile tanımlanmaktadır. Küreselleşme, aynı zamanda üretim faktörlerinin de serbest dolaşımı ve sermayenin uluslararalılaşması anlamına gelmektedir.
Son dönemlerde dünya ticaretinin gittikçe yaygınlık kazanması, çok uluslu firmalar kanalıyla doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının büyük hacimlere ulaşması ve sermaye hareketlerinin uluslararalılaşması dünyadaki küreselleşme sürecini hızlandırmıştır. 1980lerde hız kazandığını ve sermaye hareketlerinin bu tarihlerden itibaren öncelikle sanayileşme ve ekonomik birlik kurmuş ülkeler doğru çok sınırlı da olsa yöneldiğini görmekteyiz.
Bir ülkenin ekonomik gelişmesini belirleyen faktörlerin başında şüphesiz o ülkenin sahip olduğu ekonomik kaynakların miktarı, kalitesi ve üretim teknolojisi yer almaktadır. Üretim faktörleri içinde miktar ve kalite itibariyle artırılmaya en elverişli olanı da kuşkusuz sermaye faktörüdür. Sermaye faktörü makine teçhizat gibi fiziki sermaye içeriği gibi, insanın bilgi, eğitim ve tecrübesinde içine alan beşeri (human) sermayeyi de içine almaktadır. Ancak bir üretim faktörü olarak sermaye bir ülke4nin sahip olduğu tasarruflarla finanse edilir. İhtiyaç duyulan sermaye ve bunun için gerekli olan yatırım harcamaları yurtiçi tasarruflarla karşılanamıyorsa yurtiçi tasarruflar yurtdışı tasarruflarla desteklenebilir. Bu nedenle gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere sermaye transferi dünya ekonomisinde sağlıklı bir denge için zorunlu görülmektedir.
Gelişmekte olan ülkeler yurtiçi tasarruflar bu ülkelerin ihtiyaç duydukları yatırımları karşılayacak düzeyde değildir. Bu sebeple bu ülkelerin kalkınma hamlelerinin gerçekleştirilmesinde yabancı sermayeye büyük bir ihtiyaç duyulmaktadır.
Yabancı sermaye çeşitli şekillerde ve çeşitli kanallardan temin edilebilir. Yabancı sermaye bir ülkeye doğrudan borçlanmalarla, ya portföy yatırımları şeklinde veyahutta doğrudan yatırımlar şeklinde giriş yapar. Hangi kanaldan gelirse gelsin yabancı tasarrufların başka bir ülke ekonomisine transferi niteliğinde olan yabancı sermaye, giriş yaptığı ülkenin ekonomik kaynaklarının artırıcı bir rol oynar.
Özellikle yabancı sermayenin doğrudan yatırım şeklinde bir ülkeye girmesi, o ülkede üretim kapasitesini artırır. Ayrıca, beraberinde getirdiği teknoloji, işletmecilik bilgisi ve yerli personelin eğitilmesi imkânları ile de üretim verimliliğini yükseltir. Kuşkusuz, doğrudan yabancı sermaye, yurtiçi ekonomik dinamizmi artırarak ve firmalar arası gerçekleştirilmesine olanak sağlar.
Mikro ekonomik düzeyde getireceği olumlu etkilerinin yanı sıra, yabancı sermaye girişleri makro ekonomi düzeyinde de ekonomik gelişmeyi hızlandırıcı bir etki yaratacaktır. Yabancı sermaye yatırımları ile ekonomi de toplam efektif talep artacak: milli gelir ve istihdam seviyesinde artışlar sağlanacak ve döviz tasarrufları veya döviz kazançları yoluyla da dış ticaret teşvik edilmiş olacaktır.
Turizm endüstrisinin gelişme imkânları bol ve turizm potansiyeli yüksek olan ülkeler açısından konuya bakıldığında, turizm sektörünün yabancı yatırımlar için çok cazip bir alan oluşturduğunu iddia edebiliriz. Bu özelliği nedeniyle, gelişmiş olan ülkeler yönünden olduğu kadar gelişmekte olan ülkeler içinde turizm sektörü, üzerinde en çok durulan ve bunun için de en çok teşvik görmeye hak kazanan sektör olma niteliğine sahiptir.
Türkiye açısından bakıldığında konunun önemi daha iyi anlaşılacaktır. Çünkü deniz, iklim ve coğrafi zenginlikleri yanında, çok değişik tarihi ve kültürel zenginliklere de sahip olan ülkemiz turizm sektörünün gelişmesi bakımından büyük bir potansiyele sahiptir. Bu potansiyelin harekEte geçirilebilmesi için öncelikle devlet tarafından gerekli altyapı hizmetlerinin sağlanması ve üstyapı yatırımlarının da genelleştirilmesi gerekmektedir. Yabancı yatırımların buradaki tamamlayıcı rolü ve desteği büyük önem kazanmaktadır. Bu destek sadece, yabancı sermayenin ilave bir fon ve döviz kaynağı sağlanmasından değil, aynı zamanda, modern işletmeciliğin gerektirdiği yöntemleri, yetişmiş personeli ve ileri teknolojiyi de beraberinde getirmesinde, girişim riskinin paylaşılması, yeni piyasaların ele geçirilmesi ve Türkiye turizminin daha kolay tanıtılabilmesi açısından da önem kazanmaktadır.
Bu çalışmamızda küreselleşme sürecinde doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının gelişimi ve yabancı sermaye yatırımlarının genel olarak Türkiye ekonomisi ve özel olarak da turizm sektörü açısından oynadığı rol irdelenmektedir.
İçinde bulunduğumuz yüzyılda, ülkeler ve bölgeler arasındaki mesafelerin giderek ortadan kalktığını görmekteyiz. Ülkelerin birbirine yaklaşmaları, coğrafik sınırların ortadan kalkması, ülkelerin siyasal, sosyal, ekonomik, hukuki ve kültürel açıdan yakınlaşmaları günümüzde, küreselleşme kavramı ile tanımlanmaktadır. Küreselleşme, aynı zamanda üretim faktörlerinin de serbest dolaşımı ve sermayenin uluslararalılaşması anlamına gelmektedir.
Son dönemlerde dünya ticaretinin gittikçe yaygınlık kazanması, çok uluslu firmalar kanalıyla doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının büyük hacimlere ulaşması ve sermaye hareketlerinin uluslararalılaşması dünyadaki küreselleşme sürecini hızlandırmıştır. 1980lerde hız kazandığını ve sermaye hareketlerinin bu tarihlerden itibaren öncelikle sanayileşme ve ekonomik birlik kurmuş ülkeler doğru çok sınırlı da olsa yöneldiğini görmekteyiz.
Bir ülkenin ekonomik gelişmesini belirleyen faktörlerin başında şüphesiz o ülkenin sahip olduğu ekonomik kaynakların miktarı, kalitesi ve üretim teknolojisi yer almaktadır. Üretim faktörleri içinde miktar ve kalite itibariyle artırılmaya en elverişli olanı da kuşkusuz sermaye faktörüdür. Sermaye faktörü makine teçhizat gibi fiziki sermaye içeriği gibi, insanın bilgi, eğitim ve tecrübesinde içine alan beşeri (human) sermayeyi de içine almaktadır. Ancak bir üretim faktörü olarak sermaye bir ülke4nin sahip olduğu tasarruflarla finanse edilir. İhtiyaç duyulan sermaye ve bunun için gerekli olan yatırım harcamaları yurtiçi tasarruflarla karşılanamıyorsa yurtiçi tasarruflar yurtdışı tasarruflarla desteklenebilir. Bu nedenle gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere sermaye transferi dünya ekonomisinde sağlıklı bir denge için zorunlu görülmektedir.
Gelişmekte olan ülkeler yurtiçi tasarruflar bu ülkelerin ihtiyaç duydukları yatırımları karşılayacak düzeyde değildir. Bu sebeple bu ülkelerin kalkınma hamlelerinin gerçekleştirilmesinde yabancı sermayeye büyük bir ihtiyaç duyulmaktadır.
Yabancı sermaye çeşitli şekillerde ve çeşitli kanallardan temin edilebilir. Yabancı sermaye bir ülkeye doğrudan borçlanmalarla, ya portföy yatırımları şeklinde veyahutta doğrudan yatırımlar şeklinde giriş yapar. Hangi kanaldan gelirse gelsin yabancı tasarrufların başka bir ülke ekonomisine transferi niteliğinde olan yabancı sermaye, giriş yaptığı ülkenin ekonomik kaynaklarının artırıcı bir rol oynar.
Özellikle yabancı sermayenin doğrudan yatırım şeklinde bir ülkeye girmesi, o ülkede üretim kapasitesini artırır. Ayrıca, beraberinde getirdiği teknoloji, işletmecilik bilgisi ve yerli personelin eğitilmesi imkânları ile de üretim verimliliğini yükseltir. Kuşkusuz, doğrudan yabancı sermaye, yurtiçi ekonomik dinamizmi artırarak ve firmalar arası gerçekleştirilmesine olanak sağlar.
Mikro ekonomik düzeyde getireceği olumlu etkilerinin yanı sıra, yabancı sermaye girişleri makro ekonomi düzeyinde de ekonomik gelişmeyi hızlandırıcı bir etki yaratacaktır. Yabancı sermaye yatırımları ile ekonomi de toplam efektif talep artacak: milli gelir ve istihdam seviyesinde artışlar sağlanacak ve döviz tasarrufları veya döviz kazançları yoluyla da dış ticaret teşvik edilmiş olacaktır.
Turizm endüstrisinin gelişme imkânları bol ve turizm potansiyeli yüksek olan ülkeler açısından konuya bakıldığında, turizm sektörünün yabancı yatırımlar için çok cazip bir alan oluşturduğunu iddia edebiliriz. Bu özelliği nedeniyle, gelişmiş olan ülkeler yönünden olduğu kadar gelişmekte olan ülkeler içinde turizm sektörü, üzerinde en çok durulan ve bunun için de en çok teşvik görmeye hak kazanan sektör olma niteliğine sahiptir.
Türkiye açısından bakıldığında konunun önemi daha iyi anlaşılacaktır. Çünkü deniz, iklim ve coğrafi zenginlikleri yanında, çok değişik tarihi ve kültürel zenginliklere de sahip olan ülkemiz turizm sektörünün gelişmesi bakımından büyük bir potansiyele sahiptir. Bu potansiyelin harekEte geçirilebilmesi için öncelikle devlet tarafından gerekli altyapı hizmetlerinin sağlanması ve üstyapı yatırımlarının da genelleştirilmesi gerekmektedir. Yabancı yatırımların buradaki tamamlayıcı rolü ve desteği büyük önem kazanmaktadır. Bu destek sadece, yabancı sermayenin ilave bir fon ve döviz kaynağı sağlanmasından değil, aynı zamanda, modern işletmeciliğin gerektirdiği yöntemleri, yetişmiş personeli ve ileri teknolojiyi de beraberinde getirmesinde, girişim riskinin paylaşılması, yeni piyasaların ele geçirilmesi ve Türkiye turizminin daha kolay tanıtılabilmesi açısından da önem kazanmaktadır.
Bu çalışmamızda küreselleşme sürecinde doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının gelişimi ve yabancı sermaye yatırımlarının genel olarak Türkiye ekonomisi ve özel olarak da turizm sektörü açısından oynadığı rol irdelenmektedir.