Ondokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı İmparatorluğu yavaş yavaş yeni bir bağlantıya girdi. Bu bağlantı Osmanlı denge siyasetinin herhangi bir büyük devlete karşı izlediği bir yakınlık değildi. Devlet orduda ve sivil yönetimde Alman nüfuzuna kapılarını açmıştı. Osmanlı Devletinin, onduokuzuncu yüzyıl sonlarında Avrupa güçler dengesini altüst ederek ortaya çıkan Almanya ile kurduğu ilişkiler; devletler ailesindeki herhangi iki devletin bağlaşıklığı olmaktan daha fazla bir olaydır. Bu ilişkinin diplomatik ve siyasal alandaki boyutları ötesinde, her iki ülkenin sosyal ve iktisadi tarihi içinde önemli bir yeri vardır.
Genç Alman İmparatorluğu'nun yayılma hırsı, ön planda Osmanlı ülkelerine yönelmişti. Bu ülkelerde kurduğu nüfuz, ondokuzuncu yüzyıl sonu ve yirminci yüzyıl başındaki Almanya'nın tarihidir demek pek yanlış olmaz. Aynı nitelik son devir Osmanlı tarihi için de söz konusudur.
Bu nedenlerdir ki, iki ülke arasındaki ilişkiler yoğun bir biçimde araştırma konusu olmuştur. Ayrıca arşiv belgelerinin zenginliği yanında o devirde basılan kimi yarı propaganda, kimisi siyasal-iktisadi durum raporu niteliğinde bir hayli kitap ve risale vardır.Özellikle güncel önemini koruyan askeri yardım konusu için, Osmanlı ordusundaki Alman askeri heyetinin faaliyeti bir örnek olay olarak dikkati çekmiştir. Bu konuda yapılan etraflı araştırmaların (Wallach ve Trumpeener gibi) önemli bir eksiği, Osmanlı arşiv belgelerine, hatta Türkçe ikincil kaynaklara yabancılıklarıdır. Aynı şey Bağdat demiryolu üzerindeki bazı çalışmalar içinde söylenebilir.(Tek istisna 1935'de yazılan bazı Türkçe ikincil kaynakları kullanan Bekir Sıtkı (Baykal)ın çalışmasıdır). Esasen yabancı literatürde Türk-Alman ilişkileri üzerindeki çalışmalar hiç de küçümsenmeyecek sayıda olmasına rağmen, beni bu konuda araştırma yapmaya yönlten neden, bu çalışmaların çok büyük bölümünde Türkçe birincil ve ikinci kaynakların kullanılmamış olmasıdır.
Ondokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı İmparatorluğu yavaş yavaş yeni bir bağlantıya girdi. Bu bağlantı Osmanlı denge siyasetinin herhangi bir büyük devlete karşı izlediği bir yakınlık değildi. Devlet orduda ve sivil yönetimde Alman nüfuzuna kapılarını açmıştı. Osmanlı Devletinin, onduokuzuncu yüzyıl sonlarında Avrupa güçler dengesini altüst ederek ortaya çıkan Almanya ile kurduğu ilişkiler; devletler ailesindeki herhangi iki devletin bağlaşıklığı olmaktan daha fazla bir olaydır. Bu ilişkinin diplomatik ve siyasal alandaki boyutları ötesinde, her iki ülkenin sosyal ve iktisadi tarihi içinde önemli bir yeri vardır.
Genç Alman İmparatorluğu'nun yayılma hırsı, ön planda Osmanlı ülkelerine yönelmişti. Bu ülkelerde kurduğu nüfuz, ondokuzuncu yüzyıl sonu ve yirminci yüzyıl başındaki Almanya'nın tarihidir demek pek yanlış olmaz. Aynı nitelik son devir Osmanlı tarihi için de söz konusudur.
Bu nedenlerdir ki, iki ülke arasındaki ilişkiler yoğun bir biçimde araştırma konusu olmuştur. Ayrıca arşiv belgelerinin zenginliği yanında o devirde basılan kimi yarı propaganda, kimisi siyasal-iktisadi durum raporu niteliğinde bir hayli kitap ve risale vardır.Özellikle güncel önemini koruyan askeri yardım konusu için, Osmanlı ordusundaki Alman askeri heyetinin faaliyeti bir örnek olay olarak dikkati çekmiştir. Bu konuda yapılan etraflı araştırmaların (Wallach ve Trumpeener gibi) önemli bir eksiği, Osmanlı arşiv belgelerine, hatta Türkçe ikincil kaynaklara yabancılıklarıdır. Aynı şey Bağdat demiryolu üzerindeki bazı çalışmalar içinde söylenebilir.(Tek istisna 1935'de yazılan bazı Türkçe ikincil kaynakları kullanan Bekir Sıtkı (Baykal)ın çalışmasıdır). Esasen yabancı literatürde Türk-Alman ilişkileri üzerindeki çalışmalar hiç de küçümsenmeyecek sayıda olmasına rağmen, beni bu konuda araştırma yapmaya yönlten neden, bu çalışmaların çok büyük bölümünde Türkçe birincil ve ikinci kaynakların kullanılmamış olmasıdır.