Birinci Dünya Savaşı da, bütün savaşlar gibi çok acımasız ve yıkıcı olmanın ötesinde insan mantığına ve doğasına aykırıydı. Ne için savaştıklarını hiç anlayamayan insancıklar, dehşet içinde dövüştüler, yaralanıp sakat kaldılar, öldüler veya değişip bozuldular ve bir daha asla eski benliklerini bulamadılar.
Yıllarca siperlerde sürüklenirken, ruhlarındaki tüm renkler uçup gitti, ancak insan olmak öyle bir şeydi ki, hayat bazen sadece bir kanaryanın cıvıltısından ve korkuyla atan yüreğinden ibaret olabiliyordu...
Öksüz ve yetim Stephen Wraysford 1910 yılında, yirmi yaşındayken, İngiltere'den bir iş gezisi için Fransa'ya gider.
Birinci Dünya Savaşı da, bütün savaşlar gibi çok acımasız ve yıkıcı olmanın ötesinde insan mantığına ve doğasına aykırıydı. Ne için savaştıklarını hiç anlayamayan insancıklar, dehşet içinde dövüştüler, yaralanıp sakat kaldılar, öldüler veya değişip bozuldular ve bir daha asla eski benliklerini bulamadılar.
Yıllarca siperlerde sürüklenirken, ruhlarındaki tüm renkler uçup gitti, ancak insan olmak öyle bir şeydi ki, hayat bazen sadece bir kanaryanın cıvıltısından ve korkuyla atan yüreğinden ibaret olabiliyordu...
Öksüz ve yetim Stephen Wraysford 1910 yılında, yirmi yaşındayken, İngiltere'den bir iş gezisi için Fransa'ya gider.